A 1923 – 1940 yilina kadar türk edebiyati ( ŞİİR )



Yüklə 445 b.
tarix28.12.2017
ölçüsü445 b.
#36288



A - 1923 – 1940 YILINA KADAR TÜRK EDEBİYATI ( ŞİİR )

  • A - 1923 – 1940 YILINA KADAR TÜRK EDEBİYATI ( ŞİİR )

  • 1- Memleket Edebiyatı

  • ( Beş Hececiler )

  • 2- Yedi Meşaleciler

  • B - 1940 SONRASI TÜRK EDEBİYATI

  • 1- I. Yeni Hareketi ( Garipçiler )

  • 2 - Toplumcu Gerçekçiler

  • 3- Hisarcılar

  • 4- Maviciler

  • 5- II. Yeni Hareketi ( İkinci Yeniciler )

  • 6- Bağımsızlar

  • a- Hece vezni ile şiir yazanlar

  • b- Serbest şiir yazanlar



  • GENEL ÖZELLİKLER

  • 1 - Cumhuriyetin ilk yıllarında ölen bazı sanatçılar dışında Milli Edebiyatçılar, Beş Hececiler ve Ba-ğımsızlar olarak ele aldığımız şair ve yazarlar sa- nat hayatlarına Cumhuriyet dönemi Türk edebiya-tında da devam etmişlerdir.

  • 2 - 1923’ten 1940’a kadar devam eden dönemde Kurtuluş Savaşı’nın yarattığı birliğin, yapılan inkı- lâplar ve reformların etkisiyle sanatçılar “ memle- ket edebiyatı” anlayışıyla Anadolu’ya yönelir. (Ahmet Kutsi Tecer, Halide Nusret Zorlutuna, Ömer Bedrettin Uşaklı, Kemalettin Kamu, Nec-mettin Halil Onan….)

  • 3 - Anadolu’ya yönelme hareketinin bir uzantısı olan “memleket edebiyatı” anlayışının temelleri Ziya Gökalp ve Mehmet Emin Yurdakul tarafından atıl-mıştır.



Kurtuluş Savaşı başlı başına bir konu olarak sıkça işlenmiştir. Kurtuluş Savaşını konu edinen başlıca romanlar :

  • Kurtuluş Savaşı başlı başına bir konu olarak sıkça işlenmiştir. Kurtuluş Savaşını konu edinen başlıca romanlar :

  • Ateşten Gömlek ……..H. Edip Adıvar Vurun Kahpeye ……. H. Edip Adıvar Yaban ……………… Y. Kadri Karaosmanoğlu Yorgun Savaşçı ……. Kemal Tahir Küçük Ağa …………. Tarık Buğra

  • 4 - Özellikle 1930’lu ve 1940’lı yıllarda yeni akım-lar ve topluluklar oluşmuştur: Yedi Meşaleciler, Birinci Yeniciler (Garipçiler), Maviciler, İkinci Yeniciler, Toplumsal Gerçekçiler, Hisarcılar…

  • 5 - Milli Edebiyat döneminde başlayan dilde milli-leşme hareketi başarıya ulaşmış, bu dönem eserlerinde genel olarak açık ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.

  • 6 - Konuşma dili ile yazı dili arasındaki kopukluk giderilmiştir.



7 - Anadolu, doğal güzellikleri, insanı, sosyal ha- yatı ve folkloruyla edebi eserlere yansımış, Türk tarihi ve Atatürk’le ilgili konular ağırlık ka-zanmış, 1940’lı yıllardan sonra ise bireysel duy-gu ve sorunlar da ele alınmıştır.

  • 7 - Anadolu, doğal güzellikleri, insanı, sosyal ha- yatı ve folkloruyla edebi eserlere yansımış, Türk tarihi ve Atatürk’le ilgili konular ağırlık ka-zanmış, 1940’lı yıllardan sonra ise bireysel duy-gu ve sorunlar da ele alınmıştır.

  • 8 - Dünyaya açılma ve çağdaşlaşma çabaları ede- edebiyatı da etkilemiş; dünya edebiyatı daha yakından takip edilmiştir.

  • 9 - Dünya edebiyatıyla kurulan bağlar sonucunda; toplumsal gerçekçilik, varoluşçuluk, dışavurum-culuk, gerçeküstücülük, gelecekçilik gibi akım-ların etkisinde ürünler verilmiştir.

  • 10 - İlk yıllarda genellikle Halk edebiyatı nazım şe-killeri ve hece ölçüsü kullanılmış; 1940’lı yıllar-dan sonra ise serbest şiir yaygınlaşmış, aruzu sürdürenler oldukça azalmıştır.



11 - Roman ve hikayelerde toplumsal ve kültürel farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba in- sanın çelişkileri, tarihi konular, yanlış Batılılaş- ma konuları ağırlıkla işlenmiştir.

  • 11 - Roman ve hikayelerde toplumsal ve kültürel farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba in- sanın çelişkileri, tarihi konular, yanlış Batılılaş- ma konuları ağırlıkla işlenmiştir.

  • 12 - Tiyatro, yeni Cumhuriyetin ilkelerini halka ak- tarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya başlamıştır; çocuk tiyatrosu çalışmaları yapıl-mış, kadınlar sahnede daha çok yer almaya başlamış, Devlet Konservatuarı açılmıştır.

  • 13 - Deneme, eleştiri, edebiyat tarihi alanlarında Cumhuriyet döneminde büyük ilerlemeler kay- dedilir, önemli eserler verilir.

  • 14 - Yeni kurulan devleti ve yapılan inkılâpları hal- ka tanıtmak ve benimsetmek görevi bu dönem sanatçılarına düşmüştür.



15 - Düz yazı türlerinde büyük bir atılım gerçekleşmiş, gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.

  • 15 - Düz yazı türlerinde büyük bir atılım gerçekleşmiş, gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.

  • 16 - Psikoloji ve psikiyatri alanında yapılan ilmî çalışmalardan fay-dalanılmıştır.

  • 17 - I. ve II. Dünya Savaşı arasında Batı dünyasında ortaya çıkan bireyin bunalımını esas alan edebi hareketlerden faydalanılmıştır.

  • 18 - Toplumun her kesiminden yazarlar çıkmış, yerli bir edebiyat başlamıştır.

  • 19 - Özellikle hikâye ve roman türlerinde toplumsal gerçekçilik an-layışı hakim olmuş, edebiyatta gerçekçi bir anlayış öne çıkmış-tır.

  • 20 – Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında yıllar içinde, memle-

  • ket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatma biçimleri birleş-

  • miş, milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebî eserlerde

  • ele alınmış, millî kimlik ve millî değerler çevresinde edebiyat,

  • Batı düşüncesindeki gelişmelere göre yeni görünümler kazan-

  • mıştır.



SEZGİCİLİK ( Entüitionizm )

  • SEZGİCİLİK ( Entüitionizm )

  • Soyut düşünmede, akıl ve zihin karşısında sezgiye

  • hem öncelik hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır.

  • Henri Bergson, akımın kurucusu olduğu için sezgici- lik felsefe tarihinde “ Bergsonculuk “ olarak adlandırı- lır.

  • Rasyonalist ( akılcı ) görüşe tepki olarak ortaya çıkar, sezgiye önem veriri.

  • Bu akıma göre bilginin kaynağı ve temeli sezgidir. Felsefi anlamda sezgi, bir tür açılma, doğrudan doğ- ruya keşfedebilme, dolaysız, aracısız, birdenbire kav- ranılmadır.

  • Sadece felsefecilerin ve sanatçıların oluşturdukların- dan değil, mistik deneyimlerden de faydalanmayı ön- görür.



Edebiyatımıza Cumhuriyet döneminde giren bu akım Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek ve Asaf Halet Çelebi gibi şairleri-mizi etkilemiştir.

  • Edebiyatımıza Cumhuriyet döneminde giren bu akım Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek ve Asaf Halet Çelebi gibi şairleri-mizi etkilemiştir.

  • Henri Bergson : 1859-1941



SÜRREALİZM ( Gerçeküstücülük )

  • SÜRREALİZM ( Gerçeküstücülük )

  • 20. yüzyıl başlarında Fransa’da doğan, bunalım ede-biyatı olan dadaizmden bazı etkiler taşıyan ancak da- ha çok aklın kontrolünden kaçan bilinç dışını, tesa-düfe bağlı ruh durumlarını, düzensiz hayalleri, sayık-lamaları, rüyaları sanata aktarma amacını güden bir akımdır.

  • Kurucusu, Fransız şair Andre Breton’dur. (1896-1966 )

  • Breton, 1924 yılında Gerçeküstücülüğün Manifestosu adlı kitabıyla akımın bildirisini açıklamıştır.

  • Bilinçaltının sanata uygulanmasında Sigmund Freud’

  • un derinleştirdiği bilinçaltı araştırmalarından faydala-

  • nılmıştır.



Psikanalize dayanan sürrealizmde, insan istekleri, hiçbir yasaklama ve ayıplamaya maruz kalmadan ger-

  • Psikanalize dayanan sürrealizmde, insan istekleri, hiçbir yasaklama ve ayıplamaya maruz kalmadan ger-

  • çek yüzünü rüyada ortaya çıkarır. İnsanın gerçek kim-liğini tanıyabilmek için bilinçaltına gizlediği duygula-rın açığa çıkarılması gerekir. Bu yüzden akıl ve man-tık değersiz görülmüş, düş gücüne, bilinçaltına önem verilmiştir.

  • Hipnotizma seanslarına, rüyalara önem verilmiştir.

  • Ruhsal otomatizm ( düşünmeksizin yazma ) den, soru-ce-

  • vap oyunundan faydalanılmıştır.

  • İç akışı engellediği için noktalama işaretlerine karşı çıkılmıştır.

  • Şiire kaynak olarak; rüyayı, bunalımları ve sayıklama-ları almışlardır.



Düşünmeden, duraksamadan akıllarına ne gelirse yazmayı yöntem kabul etmişlerdir.

  • Düşünmeden, duraksamadan akıllarına ne gelirse yazmayı yöntem kabul etmişlerdir.

  • Dünyayı, toplumu ve olayları mizahî bir üs-lûpla anlatmışlardır.

  • II. Dünya Savaşı’ndan sonra yerini egzistan-siyalizm ( varoluşçuluk ) e bırakmıştır.

  • Türk edebiyatında Garipçiler’i ve II. Yeni şairlerini etkilemiştir.



VAROLUŞÇULUK ( EGZİSTANSİYALİZM )

  • VAROLUŞÇULUK ( EGZİSTANSİYALİZM )

  • Alman filozof Martin Heidegger ( Haydeger ) tarafından oluşturulmuş; Danimarkalı Filozof Kierkegaard ( Kirki-

  • gard ) tarafından temeli atılmış; Fransız Jean Paul Sartre ( Jan Pol Sartr ) tarafından edebiyata uygulanmış bir akımdır.

  • II. Dünya Savaşı yıllarında gelişmiş ve bir bunalım edebiyatı oluşturmuştur.

  • Akımın temeli Descartes’ın “ Düşünüyorum, öyleyse va-rım. “ felsefesine dayanır. “Kendini tanı, seçimini yap, so-rumluluğunu üstlen.” biçiminde ifade edilir.

  • Akıma göre “ varoluş “, “ öz “den önce gelir. İnsan önce dünyaya gelir, daha sonra özünü ve bilincini meydana getirir.



Seçim yapmakta hür olan insanlar, kendi özlerini oluştururlar.

  • Seçim yapmakta hür olan insanlar, kendi özlerini oluştururlar.

  • İnsan, her işinden kendisi sorumludur, sorumlulu-ğunu başkasına yükleyemediği için bu durum insan-da bunalım oluşturmaktadır.

  • Yazar çağına katılmalı ve yaptığı seçim ile yaşadığı topluma ve zamana yön vermelidir.

  • Eserlerde karakter yoktur.

  • Albert Camus, Simone de Beavoir ( Bovuar ) , Andre Malraux ( Malro ) diğer sanatçılarıdır.

  • Cumhuriyet döneminde edebiyatımıza giren bu akım-dan Edip Cansever ve Yusuf Atılgan etkilenmiştir.



NURULLAH ATAÇ ( 1898 – 1957 )

  • NURULLAH ATAÇ ( 1898 – 1957 )

  • Türk edebiyatında modern anlamda dene-

  • me türünde örnekler veren ilk yazardır.

  • Çeviri, deneme ve öznel eleştirileriyle Cum-

  • huriyet dönemine damgasını vurmuştur.

  • Özellikle deneme ve eleştiri türünde usta bir

  • isimdir.

  • 1940’tan sonraki yazılarında Türkçeyi özleş-

  • tirme çabası öne çıkar.

  • Devrik cümleye dayalı bir anlatımı benimse-

  • miş, devrik cümlenin yazı dilinde yaygınlaş-masında önemli rol oynamıştır.



ESERLERİ:

  • ESERLERİ:

  • Deneme – Eleştiri : Günlük :

  • Günlerin Getirdiği Günce ( II Cilt )

  • Karalama Defteri

  • Sözden Söze

  • Ararken

  • Diyelim

  • Söz Arasında

  • Okuruma Mektuplar

  • Propero ile Caliban

  • Dergilerde



PEYAMİ SAFA ( 1889 – 1961 )

  • PEYAMİ SAFA ( 1889 – 1961 )

  • Psikolojik roman türünün edebiyatımızdaki

  • usta ismidir. ( Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tered-düdün Romanı )

  • Roman tekniği oldukça gelişmiştir.

  • Eserlerinde doğu-batı sentezi, ahlak çokün-tüleri, genç psikolojisi, toplum sorunlarını derinlemesine işlemiştir.

  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ( edebiyatımızda psikolojik romanın zirvesi ) hasta bir gencin psiko-lojisini anlattığı otobiyografik romanıdır.

  • Çıkardığı Yirminci Asır adlı gazetede Asrın Hikayeleri başlığı altında yazdığı hikayelerle adını duyurdu.



Sanat kaygısıyla yazdığı eserlerinde Peya-mi Safa, ekonomik sebeplerle yazdıklarında ise Server Bedii takma adını kullanmıştır.

  • Sanat kaygısıyla yazdığı eserlerinde Peya-mi Safa, ekonomik sebeplerle yazdıklarında ise Server Bedii takma adını kullanmıştır.

  • (Cingöz Recai adlı polisiye romanlar yazmıştır. )

  • Sözde Kızlar’da bir toplum yarasını deşmiş,

  • Mahşer’de I. Dünya Savaşı’nın ahlâk çökün-tülerini incelemiş, Fatih-Harbiye’de Doğu ve Batı arasında bocalayışları ele almış, Bir Tereddüdün Romanı’nda I. Dünya Savaşı sonrası ahlâk zayıflığını, bezginlik ve çökün-tüyü sebep ve sonuçlara bağlamış, Matma-zel Noraliya’nın Koltuğu’nda evren ve varlık muammalarını çözmeye koyulmuştur.



ROMANLARI

  • ROMANLARI

  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

  • Fatih-Harbiye

  • Mahşer

  • Sözde Kızlar

  • Şimşek

  • Bir Tereddüdün Romanı

  • Matmazel Noraliya’nın Koltuğu

  • Bir Akşamdı

  • Yalnızız

  • Canan

  • Biz İnsanlar

  • Cumbadan Rumbaya



Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü

  • Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü

  • İNCELEME – DENEME: HİKÂYE:

  • -Hikâyeler

  • Eğitim-Gençlik-Üniversite

  • Türk İnkılabına Bakışlar

  • Doğu-Batı Sentezi

  • Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar

  • 20. Asır-Avrupa ve Biz

  • Sosyalizm-Marksizm-Komünizm

  • Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca

  • Din-İnkılap-İrtica



1- ÖZ ŞİİR ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİR:

  • 1- ÖZ ŞİİR ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİR:

  • Her türlü ideolojiden uzak olarak sadece saf şiiri sürdüren ( özellikle 1940-1960 arasın-da) şairlerin oluşturduğu bir kuşaktır.

  • Sanat sanat içindir, anlayışına bağlıdırlar.

  • Şiirde iç ahenk çok önemlidir. Şiir ritim sa-natı olarak değerlendirilir.

  • Fransız sembolist şairlerin ( Paul Verlaine, Paul Valery, Baudelaire, Mallarme ) dili her şeyden üstün tutan görüşünden ve Divan şi-irinin şekilci yapısından oldukça etkilenmiş-lerdir.



Bu kuşak üzerinde önceki dönemlerin saf şiir savunucuları Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in ciddi anlamda etkisi vardır.

  • Bu kuşak üzerinde önceki dönemlerin saf şiir savunucuları Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in ciddi anlamda etkisi vardır.

  • Şairler, şiirlerinde şiire has düş ile ilgili bir alemi anlatırlar. İmgelerle dilde rüya alemi kurulur.

  • İşlenen temalar, sıradan okuyucunun anla-yamayacağı kapalılıktadır.

  • İç ahengi ( mûsiki ) sağlamak için söz sa-natlarından, kafiye, redif ve ses benzerlik-lerinden faydalanılır.

  • Temalarda bireysellik belirgindir.

  • Şiirde şekle, şekil güzelliğine, özgün ve ya-ratıcı imgeye önem vermişlerdir.



Günlük dilden farklı bir şiir dili kurmuşlardır.

  • Günlük dilden farklı bir şiir dili kurmuşlardır.

  • Simgelerle yüklü kapalı bir şiir dilleri vardır.

  • Bireyin iç dünyası, insan duygularının sonsuz-luğu, yalnızlık, aşk, çocukluk özlemi, ölüm gibi insanın evrensel duygularını anlatırlar.

  • Milli Edebiyat Dönemindeki şiir hareketleri ve faaliyetleri bu dönemin şiirini oluşturmuştur.

  • Gelenekle moderni birleştirmeyi, hece vez-nini modern şiirle bütünleştirmeyi başarmış-lardır. Daha çok hece vezni ve serbest na-zım kullanılmıştır.

  • Şiirlerin yapısında mükemmellik anlayışı ön plândadır. ( İyi ve güzel şiir )



Aruzun yanında ( Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim ) hece vezni de ( Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar , Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas ) başarıyla kullanılmıştır.

  • Aruzun yanında ( Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim ) hece vezni de ( Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar , Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas ) başarıyla kullanılmıştır.

  • Öz şiir anlayışını devam ettiren şairler daha çok Batı edebiyatındaki gizemcilik ( misti sizm ) akımından etkilenmişlerdir.

  • Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas gibi şairler, bu şiir anlayışına uygun şiirler yaz-mışlardır.



  • NECiP FAZIL KISAKÜREK (1905 - 1983)

  • Din, tasavvuf, politika, ekonomi, hikâye, roman, tiyatro, şiir gibi birçok alanda eserler vermiştir. Daha çok şiirleri ve ti- yatrolarıyla ün kazanmıştır.

  • Büyük Doğu ve Ağaç dergilerini çıkarmıştır.

  • İlk dönem şiirlerinde ferdi ıstırapları ve aşkı dile getiren şa- ir; daha sonra insan, kâinat, madde-ruh problemlerini, iç çatışmalarını, tutku ve duygularını felsefi görüşlerini , mis- tik İslâmî değerleri dile getirmiştir.

  • Modern Türk şiirinin mistik şairi olan N. Fazıl, materyalist şiirin karşısına tasavvuf düşüncesinden aldığı İslâmî de- ğerleri işleyen şiirleriyle çıkmıştır.

  • Esrarlı iç âlemini, felsefî görüşlerini, İslâmî değerleri sağ- lam bir teknikle, etkileyici bir anlatımla ifade eder.

  • Tasavvuf düşüncesini Fransız sembolizminin ve Halk şiiri- nin ölçüleri içinde ele alır.

  • Fransız sembolistlerinden etkilenen şair, soyutu, “ metafi- zik ürpertiyi” anlatmakta çok başarılıdır.



Bütün şiirlerini hece vezniyle yazmıştır. Hece şiirini ölçü-leri aşan bir kudretle geliştirmiş, yepyeni ve garip ürperiş-ler dolu bir şiir üslûbu oluşturmuştur. Bu yönüyle Cahit Sıtkı ve Ahmet Muhip Dıranas gibi şairleri etkilemiştir.

  • Bütün şiirlerini hece vezniyle yazmıştır. Hece şiirini ölçü-leri aşan bir kudretle geliştirmiş, yepyeni ve garip ürperiş-ler dolu bir şiir üslûbu oluşturmuştur. Bu yönüyle Cahit Sıtkı ve Ahmet Muhip Dıranas gibi şairleri etkilemiştir.

  • N. Fazıl, kendisine, insanlara ve tabiata felsefi gözlerle ba-kan ve bir işkence halindeki aşk, azap, şüphe ve susamış-lık duygularını anlatan içe dönük, mistik bir şairdir.

  • N. Fazıl’a göre şiiri meydana getiren başlıca iki iç unsur vardır: His ve fikir. Şiir, bu iki unsurun esrarlı bir şekilde birleşmesinden doğar. Fakat teker teker bunların hiç birisi değildir; bir terkiptir.

  • Şaire göre, şiirin dış yapısı mananın iskeletidir. Bedenin iskeleti örtmesi gibi, şekil de mana tarafından örtülmeli, görünmemelidir. Şekil ve ana unsurları olan vezin ve kâfi-ye şiirde zaruridir. Ancak bunlar mananın önüne geçme-melidir.

  • “Kaldırımlar” şiiriyle geniş bir kesim tarafından tanınmış ve sevilmiştir.



  • Şiirlerini Çile başlığı altında bir kitapta toplamış ve bu kitap- ta şiir anlayışını düzyazı olarak anlatmıştır.

  • “ Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış

  • Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.” mısralarında belirttiği gibi şiir, varlığı çeviren sırların ve güzelliklerin yo- lundan giderek Allah’ı, yani mutlak hakikati arama işidir.

  • ESERLERİ:

  • Şiir: Çile ( Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Son-

  • suzluk Kervanı )

  • Oyun: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabırtaşı, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Yunus Emre, Ulu Hakan Abdülhamit Han, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Kanlı Sarık, Mukaddes Emanet



  • Hikâye: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkun- tusundan Hikâyeler, Hikâyelerim

  • Roman: Aynadaki Yalan , Kafakâğıdı ( otobi-

  • yografik roman )

  • Anı: Yılanlı Kuyudan, Hac , O ve Ben , Bâb-ı Âli

  • Dinî – Tasavvufî Eserleri : Halkadan Parıltılar,

  • Çöle İnen Nur , Altın Zincir , Altı Halka , O Ki O

  • Yüzden Varız , Bir Parıltı Binbir Işık , Peygam-

  • ber Halkası , Başbuğ Velilerden , Veliler Ordu-

  • sundan , İman ve İslam Atlası , Batı Tefekkürü

  • Ve İslâm Tasavvufu



AHMET MUHiP DIRANAS (1908— 1980)

  • AHMET MUHiP DIRANAS (1908— 1980)

  • Şiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır.

  • Şiirde Fransız sembolizmiyle Türk halk şiiri geleneğini başarıyla kaynaştırmıştır.

  • Anadolu’yu , memleket manzaralarını , insanların iç

  • dünyasını, tarih , metafizik , tabiat temalarını , güzelliğe

  • olan aşkını , yaşama sevincini mecazlı , çoğunlukla desta-nımsı bir söyleyişle şiirleştirir.

  • Anadolu ağzına ait söyleyişleri de kullanmıştır.

  • Duraksız hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerde sese ve ahenge önem vermiştir.

  • Şiirde şekil kurallarına , vezin ve kafiyeye büyük önem ve- rir. Bu yüzden şekil mükemmelliği onun şiirinin vazgeçil- mez unsurudur.

  • Şiirlerinde sosyal konuları veya günün meselelerini değil, insan duygularının sonsuzluğunu dile getirir. Aşk, insanın iç dünyası gibi bireysel duyguları işler.

  • Asıl gücünü Olvido, Ağrı, Dağlara gibi destansı şiirlerinde gösterir. İlk şiirlerindeki ince, hayâlî kadınlar yerini zaman- la Fahriye Abla’ya bırakır.



Yaşayan, konuşulan, canlı ve zengin bir Türkçe ile yazdı-ğı şiirlerinde; samimi, rahat ve yalın bir üslûp kullanmıştır.

  • Yaşayan, konuşulan, canlı ve zengin bir Türkçe ile yazdı-ğı şiirlerinde; samimi, rahat ve yalın bir üslûp kullanmıştır.

  • ESERLERİ:

  • Şiir: Şiirler

  • Oyun: Gölgeler, 0 Böyle İstemezdi



YAHYA KEMÂL BEYATLI ( 1884 – 1958 )

  • YAHYA KEMÂL BEYATLI ( 1884 – 1958 )

  • Millî Edebiyat Dönemi bağımsız yazarlarındandır.

  • Modern Türk şiir dilinin oluşturulmasında en büyük isim-lerden olan Y. Kemal, şiirimize Batılı anlayışla ilk çekidü- zen veren şairdir.

  • Millî Edebiyat anlayışını dil bakımından desteklemesine rağmen konu seçimi, nazım biçimleri ve vezin yönlerin- den bu anlayışa uzak kaldı.

  • Mısra mükemmelliği ( “ Mısra benim namusumdur “ ) , hayallere uygun bir ritmi yakalayacak aruz kalıbı, ses uyumu, lirizm…Yahya Kemalin en belirgin özellikleridir.

  • Çağdaş Batı şiiriyle Divan şiirimizin bileşimini gerçekleş-

  • tiren “ neo- klâsik “ bir şairdir. Divan şiirini çağdaş bir yorumla veren şiirleri vardır.

  • Şiirde şekil mükemmelliği aramış, kelimeleri bir kuyum- cu titizliğiyle seçmiştir.



Şiirde şekil kusursuzluğu araması sebebiyle parnasiz- min edebiyatımızdaki önemli temsilcilerindendir.

  • Şiirde şekil kusursuzluğu araması sebebiyle parnasiz- min edebiyatımızdaki önemli temsilcilerindendir.

  • Şiir anlayışını “ öz şiir” , “halis şiir” tabiriyle ifade eder. Bu, Batı şiir akımlarının en seçkin özellikleriyle Divan şi- iri geleneğinin birleştirilmesinden çıkartılmış bir anlayış- tır.

  • Öz şiir, şekil ve manaca mükemmel, bir manayı noksan- sız ve fazlasız ifade eden, son derece dikkatle düzenlen- miş ahenkli, musikili mısralardan meydana gelen bir duygu ve fikir kompozisyonudur.

  • Sanat görüşü , “ Yalnız bizim olanı yazmaktır.” Türk mil-

  • letinin değerlerini, tarihini, duyuş ve sezişlerini halkın di- liyle anlatma çabasındadır.

  • Şiirlerinde toplum sorunlarına yer vermez. En çok işledi- ği temalar milli tarih, aşk, ölüm, sonsuzluk, rindlik ve İs- tanbul’dur. Milli tarihimize ve özellikle bu tarihin en muh- teşem safhası olan Osmanlı tarih ve medeniyetine hay- randır.



Şiirlerinde üzerinde durduğu tarihi dönem, 1071’ den son- raki dönemdir. Tarihi temalar üzerinde dururken, sanki o devirlerin ve olayların içinde bizzat bulunmuş gibi canlı bir üslûp kullanır.

  • Şiirlerinde üzerinde durduğu tarihi dönem, 1071’ den son- raki dönemdir. Tarihi temalar üzerinde dururken, sanki o devirlerin ve olayların içinde bizzat bulunmuş gibi canlı bir üslûp kullanır.

  • Osmanlı-Türk medeniyetinin en güzel eserlerini barındı-

  • ran İstanbul’u tarih ve medeniyetimizin bir özeti sayar. Bu yüzden İstanbul’a çok düşkündür.

  • İç ahengi her şeyden üstün tutar. “ Şiirin musikiden başka

  • bir musiki “ olduğu düşüncesinden hareketle şiiri nesir- den uzaklaştırır.

  • “ Ok “ şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla yazmıştır. Aruzu “ Türk aruzu “ haline getiren şairlerimizdendir.

  • “ Türkçe ağzımda annemin sütüdür.” diyen şair, İstanbul Türkçesini başarıyla kullanmış, anlaşılır bir dille yazmıştır.

  • Şiirlerinde, Divan şiiri nazım şekillerinden faydalanmış, gazel, rubai, şarkı şekillerini canlandırmıştır.



  • ESERLERİ :

  • Şiir :

  • Kendi Gök Kubbemiz

  • Eski Şiirin Rüzgarıyla ( Divan şiiri tarzındaki şiirleri )

  • Rübailer ve Hayyam Rübailerini Türkçe Söyleyiş

  • Nesir :

  • Aziz İstanbul

  • Eğil Dağlar

  • Siyasi ve Edebi Portreler

  • Siyasi Hikayeler

  • Edebiyata Dair

  • Çocukluğum Gençliğim Siyasî ve Edebî Hatıralarım



AHMET HAMDİ TANPINAR (1901 — 1962)

  • AHMET HAMDİ TANPINAR (1901 — 1962)

  • Hikaye, roman, deneme, makale yazarı, şair; bir edebiyat tarihçisidir

  • Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, “rüya” ve “zaman” kavramları, “geçmişe özlem”, “mimari” ve “musiki” öne çıkar.

  • “Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dışında” mısraları onun zamanı kavrayışının özünü verir.

  • Bursa’da Zaman şiiri geniş bir kesim tarafından sevilmiştir.

  • Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisin- de kalmış, sembolizmden etkilenmiştir.

  • Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen ya- zarın; kendine has bir üslubu vardır.

  • Yazarlığı dışında İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profesörlüğü, milletvekilliği de yapmıştır.



  • “Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara,

  • Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır.

  • Milli Edebiyat ile başlayan Türkçülük- Batıcılık gibi

  • anlayışlar içinde Doğu ve Batı’yı birlikte düşünmeye

  • çalışmış; bir bütünlük oluşturma çabası gütmüştür.

  • Estetik kaygı, biçim ve ses şiirlerinde önemli öğe-

  • lerdir.

  • Dilimize yeni bir ses, yeni bir deyiş getiren sanatçı,

  • hece veznini mısralarında en güzel uygulayan,ona

  • bir şiir bütünlüğü kazandıran şairlerdendir.

  • Eserlerinde insan ruhunun temeli saydığı bilinçaltı-

  • na ve rüyalara geniş yer vermiştir. Romanlarında

  • bu öğelerle birlikte tarihî ve sosyal konuları ele al-

  • mıştır.



Şiirlerini sade bir dille ve hece vezniyle yazmıştır.

  • Şiirlerini sade bir dille ve hece vezniyle yazmıştır.

  • “Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu – Batı kar-şıtlığını içerir; roman, kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur : İhsan, Nuran, Suat ve Müm-taz.

  • ESERLERİ:

  • Şiir:

  • Bütün Şiirleri

  • Roman:

  • Mahur Beste,

  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü,

  • Huzur,

  • Sahnenin Dışındakiler,

  • Aynadaki Kadın



Hikaye:

  • Hikaye:

  • Abdullah Efendi’nin Rüyaları,

  • Yaz Yağmuru

  • Deneme:

  • Beş Şehir;

  • Yaşadığım Gibi

  • Makale- inceleme:

  • Yahya Kemal,

  • XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi,

  • Edebiyat Üzerine Makaleler



AHMET HAŞİM ( 1884 – 1933 )

  • AHMET HAŞİM ( 1884 – 1933 )

  • Fecr-i Atî topluluğunun öncüsü ve en büyük şairidir. Topluluk dağıldıktan sonra sanat hayatını bağımsız olarak devam ettirmiştir.

  • Edebiyatımızda sembolizmden en çok etkilenen sa-natçıdır. ( mısranın müzik değerini anlam değerin-den öne alış, kapalılığa yer veriş, şiirin köklerini

  • şuur altında arayış, şiirde geniş ve müzikten doğma

  • bir telkin ( aşılama ) kabiliyetinin varlığını isteyiş, serbest nazıma yöneliş ) Buna rağmen sembolist şiirin temel unsuru olan semboller Haşim’in şiirle-rinde pek görülmez.

  • Bu etkiden dolayı şiirlerinde pek çok mecaz, istiare ve teşbih kullanmıştır.

  • Şiirlerini “ sanat için sanat “ anlayışıyla yazmıştır.



Hece veznini musiki bakımından yetersiz bulduğu için bütün şiirlerini aruz vezniyle yazmıştır.

  • Hece veznini musiki bakımından yetersiz bulduğu için bütün şiirlerini aruz vezniyle yazmıştır.

  • Haşim’in şiiri için en uygun sıfat “ empresyonizm “ ( izlenimcilik ) dir. Dış âleme ait gözlemlerinin, iç âlemde yarattıklarını, bu ruh halini, muhayyilesinde süsleyerek anlatır. Yani nesneyi değil, nesnelerin ruhunda bıraktığı izlenimleri anlatır.

  • Şiir ile ilgili görüşlerini Piyale adlı şiir kitabının ön sözünde Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar başlığı ile ortaya koymuştur.

  • Ona göre şiir “ duyulmak, hissedilmek “ için yazılır. Şiirde anlam kapalı olmalı, her okuyucu onu farklı biçimde yorumlayabilmelidir. Şiirde ahenk ve mu- siki anlamdan önce gelir. Şiirin dili, söz ile musiki arasında ve sözden ziyade musikiye yakındır. Şiir- de dil, bir açıklama aracı değil, bir telkin görevi gö-rür. Şiir, asla düzyazıya çevrilemez.



Asıl hayatını hayâlinin yarattığı âlemde geçiren Ha-şim, şiirlerinde hayâle büyük önem verir, içinde ya-şadığı gerçek âlemden kaçar, rüyâ ve hayâl âlemi-ne sığınmak ister. Bu yüzden şiirlerinde toplum so-runları hiç yer almaz.

  • Asıl hayatını hayâlinin yarattığı âlemde geçiren Ha-şim, şiirlerinde hayâle büyük önem verir, içinde ya-şadığı gerçek âlemden kaçar, rüyâ ve hayâl âlemi-ne sığınmak ister. Bu yüzden şiirlerinde toplum so-runları hiç yer almaz.

  • Fecr-i Âti dönemi şiirlerinde dili ağır, yabancı kelime ve tamlamalarla doludur. 1921’den sonraki şiirlerin-de ise daha sade bir dil kullanmıştır.

  • Haşim’in şiiri başlıca iki tema üzerine kurulmuştur : Aşk ve tabiat. İnsanların samimiyetine ve iyiliğine çok az güvenen şair, bu yüzden kadını da kendi hayalinin ülkesine uygun bir hüviyete bürüdükten sonra ona bağlanmak cesaretini gösterebilmiştir.

  • Çocukluk hatıraları, hâyal, yalnızlık, karamsarlık ve ölüm de ele aldığı diğer temalardır. Net aydınlıklardan kaçar, gurub vaktini, mehtâbı ve gece karanlığını se-ver. Sonbahardan, kırmızı, sarı, turuncu ve mâvi renk-lerden hoşlanır.



Şiirlerinde çeşitli nazım şekillerini deneyen şairin en beğendiği şekil, Fransız şiirindeki “ serbest nazım “ şekline çok yaklaştırdığı serbest müstezat’ tır. Dört-lükleri de aynı derecede beğendiği görülür.

  • Şiirlerinde çeşitli nazım şekillerini deneyen şairin en beğendiği şekil, Fransız şiirindeki “ serbest nazım “ şekline çok yaklaştırdığı serbest müstezat’ tır. Dört-lükleri de aynı derecede beğendiği görülür.

  • Hâşim’in bilgiye, görgüye, zekâya dayanan nesir yazıları da edebiyatımızın çok kıymetli nesir örnek- leridir. Nesir dili şiirlerine göre daha sadedir.

  • ESERLERİ :

  • Şiir :

  • Göl Saatleri

  • Piyale

  • Fıkra :

  • Bize Göre

  • Gurebâhâne-i Lâklâkan

  • Gezi :

  • Frankfurt Seyahatnâmesi



  • CAHİT SITKI TARANCI ( 1910 – 1956 )

  • Edebiyatımızda Otuz Beş Yaş şairi olarak tanınır. Desem Ki ve Gün Eksilmesin Penceremden adlı şiirleri de meşhurdur.

  • Cumhuriyet devri Türk şiirinin öncülerinden sayılır.

  • Hece veznini alışılmış duraklara bağlanmadan, yeni bir uyumla ve başarıyla kullanan şairdir.

  • Çoğunlukla hece vezniyle ve kâfiyeli şiirler yazmış, ses, şe-kil ve anlam bütünlüğüne önem vermiştir.Buna rağmen bu konuda önyargısı yoktur. Ölçülü veya serbest her türlü şii-rin güzel olabileceğine inanır.

  • Garipçilerin etkisiyle serbest şiirler de yazmıştır.

  • “ Güzel Türkçeyi “ şiirin baş meselesi olarak görür. Bu yüz-den şiirlerini sade, yalın, duygulu, canlı ve temiz bir konuş-ma diliyle yazar.

  • Şiirlerinin çoğunda kendi karamsar hallerini , iç sıkıntılarını, kuruntularını, korku ve özleyişlerini anlatır. Bunlar ölüm ile yaşama sevinci arasında gelir gider.



Sanat için sanat anlayışına bağlı olduğu için sosyal konu-lara birkaç şiiri dışında yer vermemiştir. Günlük tasalar, aşklar, mutluluklar veya gündelik olaylar şiirlerinin konu-sunu meydana getirir.

  • Sanat için sanat anlayışına bağlı olduğu için sosyal konu-lara birkaç şiiri dışında yer vermemiştir. Günlük tasalar, aşklar, mutluluklar veya gündelik olaylar şiirlerinin konu-sunu meydana getirir.

  • Romantizmden sembolizme ( Fransız şiirinden Baudleaire, Verlaine gibi sembolistlerden etkilenmiştir ) değişik akımla-ra açık, uyumu ve şekli önemseyen bir şiiri geliştirmiştir. Halk kültürümüzden de faydalanmış, şiirlerinde bol ve gü-zel halk deyimleri kullanmıştır.

  • Ölüm şairi denince akla gelenlerin başındadır.

  • ESERLERİ:

  • Şiir:

  • Otuz Beş Yaş

  • Düşten Güzel

  • Ömrümde Sükut

  • Sonrası

  • Mektup:

  • Ziya’ya Mektuplar ( Ziya Osman Saba’ ya yazdığı edebi mektup-

  • ların toplandığı eser )



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin