kıldırooç, keçe evde tötögö (bk.)’den biraz aşağıda bulunan saçak.
kıldırt-, et. kıldır-‘dan
kıldooç, yağı eritirken, onun içinden kıl-ları ayırmak için kullanılan bir atgıt.
kılduu, telli; kılduu muzika aspaptarı: telli musiki aletleri.
kılğır-, parıldamak, bir şeyin sathınna ince tabaka şeklinde çıkmak (mayi, yağ hakkında); sorponun mayı kılğırıt turat: çorbanın sathında yağı parlayıp duruyor; çorba yağla kaplanmış; kılğırğan köz: 1) bir parça yaşla ıslanmış göz: 2) okşayan gözler, şirin bakış; közünön caş kılğırıp turat: gözlerinde yaş parlıyor; kılğırıp kara-: okşayıcı bakışla bakmak; may kılğırıp turat: yağ geğiriyor.