kınaptal-, pas. kınapta-‘dan.
kınaptuu, derli-toplu, aşırı itinalı.
kıncı, (köpek için) zincir.
kıncıl-, büzülmek; buruşmak.
kıncılaluu, tasmalı, boyun halkası olan; kıncılaluu colbors bar folk. (orada) boynu halkalı kaplan vardır.
kıncılınğkı, bir parça büzülmüş, bir parça küsmüş; kıncılınğkı tart-: bir parça büzülmek.
kıncılt-, bükmek, iğmek, kıvırmak, şiddetlice sıkmak.
kıncıluu, zincirli (köpek).
kıncıy-, incelemek (koşu atı hakkında); aşırı derecede zayıflamak; tayğanday kıncıyğan: av köpeği gibi inceldi.
kıncıyt-, et. kıncıy-‘dan.
kındıy-, (at hakkında) incelmiş ve gereği gibi antreneman görmüş olmak.
kındıyt-, et. kındıy-‘dan.
kınğ = = kınğk.
kınğarak, 1. her nevi kesici aygıtların kırık parçası (mes. bıçağın, tırpanın, v.s.), kötü bıçak, mutfak bıçağı; ınğırçakta sır cok, kınğarakta kın cok ats. öküz semerinde sır (boya) yok; mutfak bıçağında kın yok.
kınğay ι, gevşek; eşikti kınğay captı: kapıyı gevşek kapattı.
kınğay- ιι, bir yana iğrilmek (mes. kâh bir yanına, kâh öteki yanına iğrilen yorgun süvari hakkında); atka kınğaya tartıp mindi: ata bir yana iğilerek bindi.
kınğğır, tınlama, çınlama; kınğğır etkizip: tınlayarak, çınlayarak.
Dostları ilə paylaş: |