|
|
səhifə | 1017/1828 | tarix | 03.01.2022 | ölçüsü | 6,96 Mb. | | #48112 |
| kıpıldat-, et. kıpılda-‘dan.
kıpın = = kımın-.
kıpınğda-: tatlı bir çırpıntı hissetmek.
kıpıy-, narin, nefis ve nazik olmak (adet olduğu üzere, kız hakkında).
kıpıyt-, et. kıpıy-‘dan.
kır ι, 1. dağ sırta; sarı kır = = sarıgır; kır arka: amudu fıkarî; caraluu boldu kır arkam folk. amudu fıkarîm yaralandı; kır murun: ince ve yüksek burun, düz burun (ne basık, ne de muhaddep); kır murunduu. 1) düz burunlu (burnu muhaddep olmayan); 2) karakuş nevilerinden biridir; 2. tepeli-tümsekli step, tepe, 3. kenar; kırına çık- mec. (birisinin) tepesine çıkmak; anın aldında uyanğdık kılsanğ, al kırınğa çığıp alat: eğer sen çekingenlik gösterirsen, o senin tepene çıkar; kırı-nan taşta (mse. güreşirken) yere yeniden düşecek tarzda sermek; kırıktın kırına kelgende: kırkını geçti-ğinde; kır körsötüü sis es. gösteri, démonstration; köz kırın sal- 1) tek bir gözle bakmak; 2) şöyle bir bakmak; cumurtkadan, kır taap: olur-olmaz şeylere takılarak, tırnak altındaki kiri arayarak, muziplik ederek; üst perdeden atıp tutarak (harf. yumurtadan kenar arayarak); aştık tekşi kır captı: ekinler toprağı baştan-başa kapladı (ekinler o kadar büyüdü ki tarlayı kapattılar); kır taş: sivri taş 4. mat. satıh; köp caktık kırı: çok vecihlerinin kenarı.
Dostları ilə paylaş: |
|
|