kıyğaç, 1. iğri, çarpık, bükük; kıyğaç kaş: kavis gibi (güzel) kaşlar, kaşları bu şekilde olan kimse; közdün kıyğaçı menen karap koydu: yan baktı; 2. yarı dönerek.
kıyğaçtan-, başı kaldırmadan bakmak; kırıtarak, kurnazca bakmak; kıyğaçtanıp külümsürö: kırıtarak gülümsemek; 2. yarım dönerek durmak.
kıyğaçtat-, yarım dönmüş vazşyette koymak.
kıyğak, yahut kıyğak çöp, 1. yaprakları-nın kenarları keskin olan bütün otlar; 2. yapraklarının kenarları keskin olup, hayvanların dillerini kesen ve lâtince adı carex olan bir sulak yer otu.
kıyğaktuu, 1. kıyğak biten yer (bk. kıyğak); 2. kesen; keskin.