kıyı-, giyime süs dikmek; barkıt kıyı-: kadife ile süslemek.
kıyık ı, 1. (kumaş) kesintileri; 2. kesik yeri: yarık; bitişme yeri; közünün kıyığı menen karadı: gözünün ucuyla baktı; kıyık göz: dar gözler; kaymaç gözlü; sözdün kıyığın keltirip ayttı: yerinde söyledi; münasip zamanda söyledi; 3. (destanda)atış müsabaka-ları sırasında üzerine cambı (bk.) ‘nın bağlandığı iplik (atıcının gayesi bu ipliğe değdirmek olurdu).
kıyık ıı, 1, inatçı, söz dinlemez, harın; … 2. inat; kıyığına tiybe: onu kızdırma, hırslandırma! çın kıyığım karmasa folk. eğer ben kendi fikrimde israr edersem.
kıyıktan-, 1. inat etmek, direnmek; 2. hiçbir şeyi anlamıyacak yahut hiçbir nasihat ve öğütlere kulak asmıyacak hale gelmek suretile şuur ve aklını kaybetmek; zil-zurna sarhoş olmak (bulut gibi olmak).
kıyıktanğansı-, inat eder gibi görünmek, sahte tavırlar takınmak.