kıyış- ııı, müş: kıy- ııı’ten; bir birine kıyışğan cok: hiç biri kendi fikrinden vazgeçmek istemedi; kıyış pağan tuuğandalar: başkalarına karşı elbir-liğiyle karşı duran akrabalar.
kıyış- ıv, müş. kıy-‘dan.
kıyıştır-, uydurmak: uygun getirmek: kıyıştırıp süylö-: düzgün söylemek; ep kıyıştır-: çaresini bulmak; kolayını bulmak; ustalıkla işin içinden çıkmak.
kıyıt-, 1. et. kıy-‘dan; kıyıtıp kara: sezdirmeden bir göz atmak, şöyle bir bakmak; kıyıtıp söz ayt-: imalarla söylemek, söze uzaktan başlamak; kıyıtıp ayttım ele, bilbedi: imalarda bulundum, fakat anlamadı; 2. = = kınğıt-: kıyıttı işin kudayım folk. allah onun cezasını verdi; onun bütün işleri arzularının tersine gidiyor.