|
koloniya, r. müstemleke.
kolonizator
|
səhifə | 1077/1828 | tarix | 03.01.2022 | ölçüsü | 6,96 Mb. | | #48112 |
| koloniya, r. müstemleke.
kolonizator, r. müstemlekeci
kolonizatsiya, r. müstemlekeleştirme, iskân.
kolonka, r. küçük sütun.
koloo, topallık.
kolos, (bazılarının anlattığına göre) büyük, kocaman; (başkalarının anlattığına göre ise) doğru, düz; kolostoy bolğon baltır: kaim baldır; sözü eki emes kişini kolos dep ay tat: kararlarım değiştirmiyen a-dama «kolos» diyorlar.
kolot, iki tümsek yer arasındaki uçukur yer; dar dağ deresi, çukur.
koloy-, çıkık durmak (kocaman ve biçimsiz nesne hakkında); koloyğon :kocaman, dızman (şey).
koloyt-, et. koloy-'dan.
kolsoboy r-: kolsoboy baştoo tar.: deveran eden posta.
koltoy-, kısa boylu şişman kılığında bulunmak, tıknaz olmak koltoyğon coon kol: kalın ve sağlam el, kocaman el.
koltuk, kolun üst kısmiyle böğür a-rasmdaki mahal, koltuk, koltuk altı; kitepti koltukka kısıp aldı: kitabı koltuk altma sıkıştırdı; koltuğu soğot: nobzı tepiyor, o daha diridir; takır koltuk: koltukaltı çukuru (burasına süngü saplamak ölümü mucip oluyormuş); takır koltuk, öpkö dep, Konokbay kılıç saldı deyt folk.: burası koltukaltı ve akciğer diyerek Konokbay kılıç çaldı diyor; koyun koltuk (bazarı da koyon koltuk): çaprazlama kucaklaşma (bu durumda kucaklaşanlar bir kollarını omuza ve öteki kollarını ise, koltukaltına atarlar); koyun-koltuk alıp karmaş- (karşılaştıkta) çaprazlama kucaklaşmak; koyun-koltuk alıp küröş-: ellerile haçvarî tutuşarak güreşmek; koyun-koltuk alışkan, taanış: can-ciğer ahbap; koyun-koltuk alışıp, alım-berim kılışıp folk.: can-ciğer ahbap olarak ve alış-veriş yaparak; bir koltuk otun: bir koltuğa sıkıştırılan odun; koltukka suu burk-: kışkırtmak, tahrik etmek; koltuğuna suu bürküp cüröt: «koltuğuna su püskürüyor» (kışkırtıyor, tahrik ediyor).
koltukta-, koluna girmek, koltuk altında taşımak, koltuklamak.
Dostları ilə paylaş: |
|
|