koru-, korumak, muhafaza etmek, çitle çevirmek; katın camanı er koruyt ats.: kötü karı kocasını gözetler (peşinden ayrılmaz).
koruk I, l. çit, çitle çevrilmiş mahal, çitle kuşatılmış arsa (mülk), korunmuş mera: otlak çerine koruk salıp, bak tikti: toprağını çitle çevirerek bahçe yaptı; 2. çiftlik; 3. koru (içine girmek ve ilişmek yasak olan orman vs.)
koruk- II = kork-.
korulda- korkulda-.
koruldat- = korkuldat-.
korum 1. moloz; korum aydağır yahut konim bolğur: kahrol; (koyunlara tercih edilen ilenç); 2. büyük, değermi düz çakıl taşı.
korumda-, moloz dökmek.
korun-, 1. kendini sıkışık durumda hissetmek; kendini küçülmüş his-seylemek; sıkılmak (mes., kendisinin fakirliğinden); 2. içtinap etmek, sakınmak, kurtuluş yolu a-ramak, saklanmak, gizlenmek; koronğon çığıp sen kelsenğ, korunup kalçu men emes folk: (benimle görüşmek için) avlundan çıkarsan, ben saklanıp kalacaklardan değilim.
korut-, et. koru-'dan; çımçık koru-(ekinleri bekliyerek) serçeleri korkutmak; korkutup ayt-: hülasa etmek, netice çıkramak, fezleke yapmak .
kortundu, fezleke, çıkarılan netico; korutundu söz: son söz; korutunduğa kel: bir neticeye, fezlekeye varma.