könğülsüzdük, 1. neşesizlik; 2. ihmalcilik. 3. kullanılan ve emzikli olan küçük kova; könök baş: kurbağa yavrusu; könök- könçök bk. könçök.
könügüü, 1. işs. könük- ’ten; 2. idman, temrin.
könük- , alışmak, adet edinmek.
könüm, adet, itiyat.
köö, yahut kara köö: kurum, is; kömür köösündöy karanğğılık: zifirî
könöçö, deve derisinden yapılmış olan gerdel.
könök, deve sağaraken gerdel olarak karanlık.
kööar = = köör.
köödö f. = = köödök: baarısı köödö caş bala folk. : hepsi anlayışsız genç çocuklardır.
köödök, f. kavrayışsız, safdil, boşboğaz, zevzek.
köödön, f. göğüs, gövdenin üst kısmı, büst, beden, vücut; köödöndö bütün köynök cok: bedeninde bütün giyim yok, hepsi yırtık; ala köödön 1) güçlü- kuvvetli ve cesur, fakat ahmak adam; 2) boşboğaz: köödön kötör- : kibirli ve mağrur olmak, azamet satmak; köödön söögü: göğüs kafesi (cevfi sadr).