nakıl, a. srk. anlatma, hikâye, tahkiye.
nakış = akış.
nakıştuu = akıştuu.
nakta, bk. nak I.
naküştö, murabahacı; naküştödön karızdar bolbo, ooğan menen do bolbo! ats. : murabahacıya borçlanma, uluların uşağiyle dost olma.
nalı- = naalı-.
naloğ, r. vergi; ceke naloğ tar. : sahsî vergi.
namakıram, f-a. es. yabancı, yad (kadınlar kısmına girmasine müsaade edilmeyen erkek; yabancı erkeğin bakmasına müsaade edilmeyen kadın) .
namaz, f. dua, namaz; namaz oku-
:namaz kılmak.
namazköy, f. namaza devm eden, müttaki.
namıs, a. 1. namus, şöhret, iyi nam, soy şerefi; namısın kolğo alğan: şerefini, haysiyetini muhafaza ediyor; namıstı koldon taydırğan (yahut ketirgen ) : rezil olmuş, haysiyeti kayboldu; namıs ketir-: terzil etmek, kepaze eylemek; namıs ketpesin: başkalarının önünde mahcup olma! : namısına keldi: en hassas yerine dokundu; uruu namısı: kabile şerefi; 2. incitme; namısı kelse kerek: utanmış olsa gerektir.
namısçıl, alıngan, güçbeğenir; müşküklpesent.
Dostları ilə paylaş: |