neft, r. petrol.
negiz, temel, esas, prensip; neğizinde: esasında, esas itibariyle, esasına göre: nağiz kılıp al-: esas olarak almak, esasına vazeylemek; neğiz bol-: esas olmak, esas vazifesini görmek; tömönkü negiz mat. : aly kaide (mes. , üstüvanenin, menşurun)
negizde-, tesis etmek; tahkim eylemek, esasını kurmak.
negizdel-, tesis edeilmek, kurulmak, sağlamlaşmak.
negizdet-, et. negizde-‘den.
negizdöö, tesis etme; esaslandırma.
negizdööçü, tesis edici, müessis.
negizdüü, esas (sıfat olarak)
negizsiz, esassız, bir esasa dayanmıyan.
negizsizdik, esassızlık, bir esasa dayanmamaklık.
neme, ne; bir neme: bir şey; bir nesne; ütk neme: hiçbir şey; ar neme: her şey, her türlü eşya; ar nemeğe bir neme ats. : “teneke yuvarlandı kapağını buldu” (harf. : her şeyin kendine göre bir şeyi vardır) .
Dostları ilə paylaş: |