olturul-, mut. oltur-‘dan; karacak berilip olturulat: boyuna masraflık para verilmektedir.
olturuş-, müş. oltur-‘dan; artta kalıp olturuşat: geri kalıyorlar.
oltuş, (rad. ) =otuz.
olu-, çekip almak, kapıp almak; közün olup aldı: gözünü çıkardı, oydu.
olurakay, 1. tek gözlü; bir gözü kör olan; 2. mec. yan bakan, kızan.
oluranğda-, = oluray.
oluray-, boynunu uzatarak, gözlerini geniş açarak, yan bakmak (meselâ, insan bir şeyi dikkatle dinlerken) , yan bakmak; hiddetle bakmak, göz belirtmek; sen meni karap emine olurayasınğ! : sen bana neden yan bakıyorsun!
olurayuu, işs. oluray-‘dan.
olut, 1. yer, mahal, oturulacak yer, sandalya; menin olutuma catasınğbı! : sen benim yerime yatacak mısın! : olutu caman: rahat oturmayan; 2. (rad.) dağ yamacı, yar.
olutuu, 1. çabuk kızan; her şeye takılan, dırlanan (kadınlar hakkında) ; 2. oluttuu caş: olgunluk çağı, orta yaş; oluttuu çaşka banğıca, barğan sayın calındayt folk. : orta yaşına gelmiş, hâlbuki o, (kadın)gittikçe güzelleşiyor; 3. ciddî, mühim; oluttuu mesele: ciddî mesele.