sakta-, muhafaza etmek, korumak; sarı mayday sakta-: göz bebeği gibi korumak (harf.: eritilmiş tereyağı gibi saklamak); can sakta-: hayatı korumak. yiyecek içecek bulmak, ekmek parası kazanmak,
saktal-, muhafaza edilmek, korunmak.
saktaluu, işs. sakatal-‘dan.
saktan-, korunmak, kendini muhafaza etmek, saktansanğ, soo kalarsınğ ats. korunursan, sağ kalırsın.
sal I, 1. sal; 2. sal ile nakil; sal ağız (kütükleri) sal yaparak nakletmak.
sal II: sal-manap: mumtaz gençler.
sal III ═ saal I.
sal- IV, 1. salmak, komak; kapkasal-: çuvala komak; ımaret sal-: bina inşa etmek; prezidiumğa sal-: riyaset kurulunun kararına vazetmek (harf.: rıyaset kuruluna salmak); köpçülüktün aldına sal-: ekseriyetten hükmüne nırakmak, kütlenin mahakemesine komak, baştarın cerge salıp: başlarını iğerek (atlar hakkında);kişi sal-: (müzakereler, kız isteme, barışma için) adam yollamak; kuş sal-: alıcı kuşu salıvermek, alıcı kuşla avlanmak; solğo sal-: yola çıkarmak ; işin yoluna koymak; bazarga sal-: pazara, satılığa çıkarmak; bardık ünümö salıp: bütün sesimle; kol sal-: -bk. kol I; zındanğa sal-: hapsa atmak; 2. çocukl düşürmek; bala sal-: çocuk düşürmek; kozu sal-: yavru düşürmek (koyun hakkında); koy arık bolsa. bat ele kozu salıp koyot: koyun zayıf olursa, çabukcak kuzu düşürür; kulun sal-: bk. kulun; 3. yapıştırmak, çalmak (şiddetle vurmak); kamçı menen bir saldı: kaçı ile bir defa çaldı: başka bir saldı: kafayı bir defa yapıştırdı; 4. hareket etmek, yönelmek;üydü küzdöy saldı: ev istikametinde yürüdü; attanıp aldı da, tömön karay salıp ketti: ata bindi ve aşağıya doğru gitti; Aksuunu közdöy ketken kara colğo saldım: Aksu istikametinde giden yol boyunca yürüdüm; 5. önceden tayin ve takdir eylemek; kudaydın salğanı folk. alın yazısı casağan salga: folk. kısmet olur sa; 6. (datif kılığındaki mış’lı şekille): yalandan göstermek, tecahül ve tegaful etmek; körmömüşkö salıp: görmemezlikten gelerek; 7. ala sal-: (uzunca nesne hakkında) bir yandan bir yana çevrilmek: dönmek; eki-üç ala salıp kettim: iki üç kere (yanımla) döndüm; 8. salğan cerden yahut salğandan: durup dururken, ansızın, ortada hiçbir esas ve sebep yokken; meni salğan cerden tildeyt: bana duruo dururken (birden işi tetkik etmeden)dil uzatıyor; salğandan könö koyboyt: bırden bire muvafakat etmiyor; 9. bir şeye güvenmek, bir şeyi tatbik etmek; köptügünö güvenerek; çeçendigine salıp cenğip ketti: belâğetini tatbik ederek yendi; küçünö salıp: kuvvetini tatbik ederek; 10. birinen sala biri: biri ardından biri; biri ötekisinin sözünü keserek; birinin sala biri çukuraşıp: biri birinin sözünü keserek mırıldandılar; 11. sala sal kıl-: başkasına yükletmek; işti biröögö sala sal kılbay, özünğ bütün: işi başkasına yükletmeyip, kendin bitir; 12. sala koymo ═ salağoymo; 13. yardımcı fi’l sıfatiyle hareketin bittiğini yahut aniliğini ifade eder ; alar eşik aldına kele saldı: onlar kapı önüne geliverdiler; sımıbızdı coon sanğa çeyin türüp salıp: şalvarlarımızı butlarımıza kadar sığınarak; caza salbastan murun: yazıvermezden önce; ayta saldı: söyliyiverdi, baklayı ağzından çıkardı; kızımdı bere salayın folk. kızımı (kocaya) verivereyim; kele sala gelir-gelmez; körö sala: görür görmez.