sala ═ salaa.
salaa, 1. çukur, küçük çukur, yer yarığı, nehrin yatağı, dere, çay; 2. parmaklar arasındaki açıklık; parmaklar arsındaki zar.
salaala- ═ salala-.
salaalan- ═ salalan-.
salaaluu ═ salaluu.
salabat a. 1. saretlik; salâbat, iğilmezlik; 2. azamet, liyakat.
salabat II, a. salevat.
salabattuu, 1. salâbetli; 2. azametli, heybetli.
salağoymo, kadın “ sarıgı” nın uzun bir şerit halinde arkaya sarkan kısmı.
salak, tembel, pasaklı, sünüpe, perişan kıyafetli.
salaka, zararlı hareket, hileli iş, hasar, zarar; tap düşmandarının salakası: sınıf düşmanlarının şüpheli faliyetleri; salakası tiydi: zararı dokundu.
salakta-, sallanmak, sarkmak.
salaktat-, et. salakta-‘dan.
salakılık, itanısızlık, parişanlık, inzibatsızlık, ihmalcilik.
salala-: salalap kuçakta-: ellerinin parmaklarını kavuşturmak suretiyle
salalan-, çukurları, dereleri mebzûl olmak; kucaklamak.salalanğan kapçığay: çukurları, kazıntıları mebzûl olan dağ geçidi.
salaluu, çukurları, dereleri, kazıntıları çok olan mahal.
salam, a. selâm; kommunistik salam: komünistçe selâm; salam ber-: selâm vermek; salam ayt-: selâm söylemek; aleykima salam, aleykümselâm (verilen selâmın karşılığıdır.
salamat, a. sağ, sıhhatı yerinde olan, sağ ve selâmet (ziyan ve zarara uğramamış olan).
Dostları ilə paylaş: |