salmaktan,- 1. ağırlaşmak, ağır çekmek; 2. ağır, tembel davranmak.
salmaktaş-, 1. (kuvvetçe, akılca ve s. ce) denk olmak, yarışmaya mustait olmak; 2. kapışmak, muharebe etmek.
salmaktat-, et. salmakta-‘dan.
salmaktuu, 1. ağır çeken, ağır; iş salmaktuu bodu: iş ciddi (güç) bir şekle döküldü; 2. ciddi, musbet (adam).
salmaoor, sapan.
salooma, bk. saloomaleykim.
saloomaleykim, salooma aleykim, (müslümanca selâm): selâmun aleykim.: size barış olsun.
salpakta- ═ salpanğda-.
salpaktat- ═ salpanğdat-: terdigin salpaktatıp, bir at kaçıp bara atat: teğeltisini sallayıp, bir at kaçıp gidiyor.
salpanğda-, 1. didinmek, sallanmak; 2. biçimsizce yürümek.
salpanğdat-, et. salpanğda-,dan.
salpayak, sakat, acayip.
salpıda-, 1. ağır ağır kışmak; salpıldap celip kele catkan arık saralanı kördü: ağır ağır koşan sarı benekli atı gördü; 2. sallanmak; eski tondun eteği salpıldayt: eski kürkün eteği sarkık dunuyor.
salpıdat-, et. salpılda-‘dan; arkan, cibin kancığasına boş baylanıp, salpıldatıp kele catat: urganını, ipini terkisine bağlayıp, sallandırıp gelmektedir.
Dostları ilə paylaş: |