sözdö- =süylö-.
sözdük, sözlük, luğat kitabı.
sözdü: eki sözdü: sözünde durmıyan, yalancı; eki södüü onğubu? folk.:iki sözlü (yalancı) hayır görür mü hiç?
sözmör, söz ustası, beliğ.
sözsüz, itirazsız.
sımartakiata, r. sparta oyunları (olimpiyat gibi).
spetsialist, r uzman.
spırapke, kon. = spravka.
spirt, r. spirto
spiska, (r. <<spisok>>) liste, müfreda cetveli.
sport, r. Spor.
sportsmen. r. sporcu.
spravka, r. malümat, ilmühaber.
stacı = staj; kandidat satıcısı: namzetlik staj.
stahanovçu; (rusça<
stahanovçul = stahanovduk.
stahanovduk, stahano’a mensup stahanovduk kıyımlı: stahanov hareketi; stahanovduk metod: stahanov usülü.
staj, r. staj.
stakan, r. bardak.
stal, r. çelik
stan,r. 1) ordugah, 2) mec. saflar.
stanok, r. tezgah.
stansa = stansiya.
stansiya. r. istasyon.
starancik, r tar. birnevi jandarma rusca şekli < starajnik> tir; M.)
starşi,r. üst (rütbe itibariyle), amir; starşi komandir: en kıdemli komutan; starşi leytenant: üsteğmen
start,r. start (spor terimi.
statya, r. madde, bent (bk.)makale (ed.).
stipendiya, r. burs (mektepte talebeye verilen harçlık).
stapa, r. kağıt topu.
sterelke, (r. ) saat sterelkesi: saat akrebi.
student, r. talebe ( yüksek tedrisat).
studiya, r. atelye
subağay, müstatil, söbü, uzunca.
subay, yavrusuz ( hayvanlar hakkında); subay cılkı ( yahut subaylar): içinde taylar yavrular bulunmıyan hergele (sürü); subay saltanğ barabız: biz büyükler çocukları almadan gideceğiz.
subyekt, r. şahis
suflyor, r. suflör
suğalak, haris,doymaz, obur.
suğaktan-, haris olmak (yemek hususunda).
suğar 1. içirmek, sulamak; 2. tavlama demiri, çeliği); kumğa suğar-: kuma batırarak tavlamak.
suğarıl-, iska ve irva edilmek
suğarıluu, işs. Suğarıl-‘dan
suğarma, sulanmış (ıska ve irva edilmiş); sugarma cer: sulanan, iska ve irva edilen toprak.
suğart-, sulamıya bırakmak yahut zorlamak.
suğaruu, 1. sulama, su verme; 2. tavlama (demiri, çeliği).
suğat, 1. hayvanlara su içirilen yer; 2. sulama ,iska ve irva; suğat malı: sulama zamanı; 3. tavlama ( kızgın madeni suya batırarak soğutma).
suğatçı, sulayan.
suğum, 1. koyu ormanla örtülen (ve mutat olduğu üzere otlak vazifesini gören) dağdaki basık mahal; 2.mec. kon. bir suğum et miktarı ( bir parçayahut bir avuç).
suğun-, büyük yiyecek parçasını ağzına koymak; yutmak; suğunup iy-: büyük bir parçayı birden yutuvermek.
suğunuu, işs. Suğun-‘dan.
suk, 1. kıskanç; hasetçi; 2. kıskançlık, haset.
sukan, f.: sukanı uçup kalıptır: ölüm halindedir.
sukar, (r. ) gevrek, peksimet.
sukna = süknö.
suksur, 1. aras tadorna denilen ördek (kara ördeği); 2. mergus mergenser denilen iri ördek.
suktan-, imrenerek bakmak; hırs ve haset uyandırmak.
suktandır- = suktant-.
suktant-,imrendirmek, haset uyandırmak.
suktanuu, haset, imrenme, hayranlık.
suktuk, hırs, haset.
sula-, 1. uzamak, uzanmak, uzanmak, uzanıp yatmak. yan gelmek, yayılmak; 2. mec. takattan düşmek, kuvvetten düşmek; 3. mec. hareketten kalmak, ölmek.
Dostları ilə paylaş: |