taman, 1. taban (ayağın ve ayakkabının); kara taman kon. es. baldırı çıplak; it taman: köpek pençesi (mimarî tezyinatın bir çeşididir); tamam cerge tiybet: 1) tabanı yere değmiyor (gayet hızlı koşuyor); 2) asın derecede seviniyor; çel taman: rahat oturmayan adam; taman tındır-: ayakları dinlendirmek; tamanıbızdı tındırbayt: bizi rahat bırakmıyor (daima şuraya buraya gönderiyor); tamanğa ur- av.: alıcı kuşu avın peşine salıvermek; sarı taman = sartaman; 2. üzenginin dibi; altın taman üzöngü folk.: altın dipli üzengi
tamanda-, 1. tabanla koşmak, (mes bir ucuna basarak, öteki ucunu çekmek için taban altına koymak); bacakların arasını açarak, tabanlariyle dayanmak; 2. ötük tamanda-: çizmeye taban, pençe vurmak.