tar, dar; tar cer: 1) dar yer; 2) mec. zor vaziyet, haller, müşkül daki-(ka; içi tar: hasis, cimri; terisi tar: çahu-k kızan çabuk sinirlenen.
tara-, 1. taramak; 2. (rad.) tarlada sürgü sürmek; tırmıkla çalışmak; 3. her tarafa dağılmak; 4. yayılmak.
taraançı, 1. serçe; 2. tarançı (yedisu ve iü havzası uygurlarının inkılâptan evvelki adı).
tarak, bir yandan yahut her iki yandan dişleri seyrek olan tarak (krş. süzgüç); tarak bas: andoropogon halepensis, bromos secalinus (bitki).
taakta-, gürlemek, takırtı yapmak.
taraktat-, gürültü, takırtı .çıkarmak.
taral-, 1. taranmak; 2. dağılmak, yayılmak.
taralğı, üzengi kayışı.
taram: taram taram: yollar, iplikler, şeritler şeklinde dağılan; her yana dağılan.
tarama, dallanma, birçok kişinin muhtelif yollara sapması.
taramış, adalenin ucu, veter; karışkırdın taramışın otko saluu yahut karşkırdın taramşın otko tütötüü (halk inanışı): kurdun veterini ateşe yakma (bu, güya, hırsızın, veterin ateşte kıvrıması gibi kıvrılmasını mucip oluyormuş).
Dostları ilə paylaş: |