telegey, 1. muhit, dolay telegeyi tegiz yahut telegeyi tenğiz yahut telegeyi tenğ: her şeyi uygun gidiyor; hiçbir düşüncesi yok; 2. = telbegey; temir kiygen coobu dep. telegey kiygen kızbı dep folk. : bu, demir giymiş düşman değil mi? bu, keçe şapka giymiş kız değil mi?
telegeylüü, şümûllü. cihanşümûl.
telegraf, r. telgraf.
telegrafist, r. telgrafçı.
telegramma, r. telgraf, telyazı.
telek: ala telek: karın erimesi neticesinde açılan toprak, yer yer bu gibi açıklıkları çok bulunan yer; cer beti ala telek bolup kaldı: yer yüzü ala teleklerle kapandı.
teli I. 1. bu bir hastalıktır, ki bunun neticesinde göğde iğrilir ( başlıca atlarda) ; teli coru çaldıbı. emine boldung Maaniker? folk. : sana ne oldu Maniker (at) yoksa teli hastalığiyle mi hastalandın? ; 2. deli, aklını oynatmış;3. = temtenğ.
teli- II. hayvan yavrusunu başka bir anneye katmak.