|
|
səhifə | 1786/1828 | tarix | 03.01.2022 | ölçüsü | 6,96 Mb. | | #48112 |
| uyçu, sığırtmaç (sığır çobanı).
uyezd, r. kaza, sancak (idarî birlik).
uyğak, yahut töö uyğak: ayı pençesi denilen ot, Lappa; kozu uyğak: pehgamber çiçeği.
uyğaktuu, ayıpençesi otu ile kaplanmış olan.
uyğar-, tahsis etmek, ayırmak; bul işti mağa uyğarıp koydu: bu işi benim için ayırdılar, bu işe beni tahsis ettiler.
uyğaruu, işs. uyğar-’dan.
uyğu: uyğu-tuyğu: 1) karşıklık; kargaşalık; 2) yılankavî.
uykalış-, 1. birbirne uymak; uygun gelmek; 2. kafiye olmak; kafiyelenmek.
uykalaştır-, 1. birini ötekisine uydurmak, birbirine uygun şekle sokmak; 2. kafiyelendirmek.
uykana, k-f. inek ahırı.
uykaş- I. 1. ahenkli ölçülü; 2. kafiyeli, kafiye; atı uykaş: adaş; ırının uykaşı cok: şarkısının ahengi yok; uykaş sözdör: kifayeye uyan sözler.
uykaş- II. 1. ahenkli olmak; ölçülü olmak; 2. kafiyelenmek.
uykaştık. 1. ahenklilik, 2. kafiyece uygunluk, kafiye.
uyku, uyku; kuş uyku bk. kuş 3; uykusu kandı: adamakıllı uyudu; uyusunu kandırdı;; tün uykusun tört bölgön: gece uykusunu dörde bölmüş (geceleri rahat uyumamış); uyku aç-, bk. aç- III; uykuda basıp öltür-: çocuğu uyku sersemliğiyle basıp öldürmek.
Dostları ilə paylaş: |
|
|