bakandaş, müş. bakanda-dan.
bakanooz, casus, gözcü.
bakanoozduk, gözcülük.
bakat, a. mutlaka; münhasıran : ancak, fakat.
bakatay, taamay ; bakatay özünö tiydi : tam gözlediği yere isabet ettirdi ; tam kendisine, nişana değdirdi; bakatay cakşı çabalbay, çorkoktun biri sen elanğ folk. : isabetli vuramayan <>in biri de sensin, çükönün bakatayı : büyük aşık kemiği ; mümtaz aşık kemiği; sık (süngerimsi olmayan ) aşık kemiği.
bakay, (atı veya sığır hayvanının tırnaklarının üst tarafındaki ) kemikçik; aşık kemiği ; bukta bakay : endamlı (at hakkında).
bakanğda, bagcanğda.
bakcay = bagcay.
bakça, f. bahçe; baldar bakçası : çocoklar bahçesi, ana mektebi.
bakçı, bahçıvan.
bakçılık, bahçıvanlık.
bakene, f. alçak, kısa boylu ; cüce.
bakenek, f. = bakane.
Dostları ilə paylaş: |