bar- III, kımıldamak, yürümek, hareket etmek, yürüyüp g,tmek; varmak; barıp kel- : gidip gelmek; varıp gelmek; ömrü uzak bargan cok : ömrü uzun olmadı, az yaşadı; ayt uuga oozu barbayt : söylemeye cesaret etmiyor, cesaret yetişmiyor; söylemeye dili varmıyor; barsa kebles sapar bk. sapar; barıp turgan : en yüksek derecede, en âlâ; barıp turgan duşman : anmasız, en şeriri düşman.
bara I, fç 1. cüz, kısım; parça; kırıntı; bükön-bara bk. bükön; 2. rüşvet; bara ce- : rüşvet alamak.
bara II, f. kol, kanat; teğirmendin barası : değirmen çarkının kolu, kanadı.
baran, uzakta görünen bir şeyin nişanesini, beldeği; karaltı; baraanınğdı körgündö baykuş cürök zarpıldap folk. : karaltını gördükte miskin kalp titriyor.