bulgala-, it. bulga-dan.
bulgalakta-, 1. kıvrılmış; 2. tekrar tekrar sallamak; kuyruk bulgalakta : kuyruk sallamak.
bulgan I, ipek.
bulgan II, bulaşmak; çörçöpten tıkanmak.
bulganç, bayağılık, alçaklık; bulganç işter: pis, bayağı, çirkin işler.
bulgangandık, çörçöpten tıkanmış olmak- lık.
bulgant-, et. bulgan II-den.
bulganuu, pislenme, tıkanma.
bulgarı = bulgaarı.
bulgaş-, müş. bulga-dan; kolun bulgaştı : ellerini salladı.
bulgoo, işs. bulga-dan.
bulk-, keskin bir hareket yapmak, fırlamak.
bulkak, sepilenmemiş deriden yapılan, yüksek, üst kısmı dar olan kova.
bulku-, keskin bir hareket yapmak, fırlamak; bolor kulun celede bulkuyt, bolor bala beşikte bulkuyt ats. : iyi olacak tay bağlandığı yerde rahat durmaz, adam olacak çocuk beşikten fırlar; bulkup aldı çılbırdı, culkup aldı tizgindi folk. : kemendi kopardı, dizgini yakaladı.
Dostları ilə paylaş: |