burkuldat-, et. burkuda-dan.
burkura-, 1. buram buram çıkmak, yükselmek (duman, toz hakkında) ; 2. mec. acı acı ağlamak, yüksek sesle gözyaşları dökmek.
burkurak, burkurak cıttuu : kuvvetli koku dağıtan, pek fazla kokan; güzel kokulu.
burkuat-, et. burkura-dan; makorkeni burkuratıp sorup alıştı : (mahorka denilen kaba tütünü) buram buram duman çıkararak çekiyorlardı.
burma, burmalı, burma; burma köz : işveli nazarlar atan kadın, göz atan kadın; burma moyun (bir kuş adıdır) : burma boyun.
burmala-, 1. burma şeklinde hareket ettirmek; döndürmek ; 2. bir şeyin tabiat ve mahiyetini bozmak.
burmalan-, mut. burmala-dan.
burmaloo, 1. bükmek, burmak; 2. tahrif etmek 3. sis. inhiraf (sapkınlık).
burmalooçu, 1. bükücü, burucu; 2. sis. inhirafçı (sapkın).
buroo, bükme, burma, vidalama.
bursat, a. zaman, fırsat; bursatka kelbey üzüldü : vakitsiz öldü.
Dostları ilə paylaş: |