cebe, 1. ok; cebe tart-: ok çekmek, ok atmak, 2. temren; ketmendin cebesi: çapanın yüzü, tepesi müstesna olmak üzere, bütün yassı kısmı; 3. yay (silâh); cebenin ogu: ok.
cebek, sıra, saf; cebek tart-: sıraya dizilmek, bir sırea olmak.
cebele-, ok gibi uçmak, atılmak.
ceber, cer-ceberge cet-: sövüp saymak.
cebilge, (göç sırasında yahut gelini köyüne yollarken) binek hayvanlarını süslediklewri saçaklar ve süslü çullar.
cede-, cedep: gayet, pek, son derece; cedep maş bolgon: adamakıllı pişmiş (insan hakkında);çok pratik olmuş; cedep til uga berip, kulagı coy bolgon: o kadar tekdir sözleri işitmiş ki artık bunlar ona tesirsiz kalıyor; cedep kişi katarınan cıgıptır: itibarını büsbütün kaybetmiş (hâkimiyetini ve s. kaybetmiş) tir.