cerçil, doğduğu yahut uzun zaman yaşadiği yere temayül eden (diyelim, hep eski sahibine gitmeyi düşünen köpek hakkinda).
cerde-, yaşamak, oturmak (ikamet etmek); tekesti cerdedik: tekste yaşadik; cerdegen ceri talas: ikamet ettiği yer - talas’tir.
cerdeş i, hemşeri.
cerdeş- ii, birlikte ikamet etmek.
cerdik, 1. yabanî (ehlî olmayan); cerdik kuş: vahşî kuş; 2. kendi kabilesinden yahut avulundan uzaklara göçüp giden kimse; insanlardan uzakta yaşayan adam.
cerdiktüü, yerli, mahallî.
cerdöö, ikamet
cerdööçü, ikamet eden, oturan.
cerdüü, 1.toprağa malik olan; arazi sahibi; 2. = cerdiktüü; cerdüü kizmatçi: yerli hizmetçi.
cerge, 1. sira; 2.hanin karargahi, sarayi: askerdi arbin baştapsiz, cetim tul katin, cergenğdi karan taştapsiz folk: büyük ordu sevk ettin; öksüzleri, dul kadinlari ve karargahini bakimsiz biraktin.
cergele-,siraya dizilmek; cergeley kon-: sira sira olarak konmak, yerleşmek.
cergelet-, siraya dizmek; sira düzmek; cergelete kondu: siralar teşkil ederek oturdular yahut kondular (halk, kuşlar vs. hakkinda)
cergesiz, soyu sopu belli olmayan; cergesiz cetim debesenğ, cetilsem seni bagamin folk.: eğer soyu sopu belirsiz yetim demezsen, büyüyünce ben sana bakarim.