cılış , yerinden hareket etmek; ilgeri karay cılış casaaştı: ileriye doğru hareket ettiler.
cılışta- , yavaşça hareket etmek; oorusu kündön küngö cılıştap onğolup kele atat: hastalığı günden güne iyileşiyor , geçiyor.
cılıt- , ılıtmak , ısıtmak; suu cılıt- : su ısıtmak; boy cılıtçu kep gönüle hoş gelen söz , lâkırdı.
cılıtuu , işs. cılıt tan.
cılkı I , 1. at (bu hayvanın soy ismi olmak üzere ) ;cılan çakpay , cılkı teppey: yılan sokmadan , at tepmeden: sebepsiz; durup dururken; kırk cılkı: kırk at; mec. es. kız (babasının kızı) ; gelinlik kız; 2. hayvan devri takviminde yedinci yılın adıdır.
cılkı II , ötkön cılkı: geçen seneki.
cılkıçı , 1. hergele çobanı; 2. lâtince adı Motacilliadae olan bir kuştur: çoban aldatan ( ?) .