colooçu , yolcu.
colooçula- , yolcu olmak , yollanmak , yola çıkmak; memleketler dolaşmak.
colooçulat- , et. colooçula-dan.
colooçuluk , yolculuk; yolculuğa , seyahatle ilgisi oaln her şey.
colot- , yakm gelmeye , yaklaşmaya , yanaşmaya müsaade etmek; canına colotpoyt : yanına yanaştırmıyor.
coloto , bir coloto : büsbütün; nihaî surette; her zaman için.
colotuş- , muş. colot-tan.
coloy- adet , nizam; Kırgızdın coloyu-na tüşüp atat : Kırgız hayatına girerek , onu benimsemeye başladı.
colpu , coon-colpu bk. coon.
colto , engel; colto kılba : mani olma!; işime colto kıldı : işime mani oldu.
coltoçuluk , engel , mania.
coltoy , ak coltoy : talih getiren; muvaffakiyet taşıyan; ak coltoy ko-nok : talih getiren konuk , kutlu misafir; kara coltoy : felâket getiren.
coltoyluk , ak coltoyluk : talih getirme istidadı; kara coltoyluk; felâket getirme istidadı.
Dostları ilə paylaş: |