çaldur, çaldur - çuldur : kaz ve benzerlerinin bağırması.
çalgay, yol üstünde değil bir kenar da bulunan.
çalgı, tırpan (k. - ik.).
çalgıç, l. sıkıştırmak, bağlamak için küçük bir ip, kınnap; kerege çalgıç : kerege (bk.) nın parçalarını birbirine bağlamak için kullanılan ip; 2. karıştırma aygıtı.
çalgın I l. kuvvetlice gerilmiye, açılmıya müstait olan (kanatlar hakkında); hızlı uçan; 2. kanat: 3. kanatların gerilişi, açılışı.
çalgın II, l. tırpanla biçme; ot biçimi; çalgın çal- : tırpanla biçmek kök çalgın : yüksek, yeşil ot; 2. araştırma, taharri, keşif açılma: Çalgınca ketti : taharriyata, keşfe gitti; kontr - çalgın : mukabil ta harri. mukabil casusluk.
çalgınçı t. - çalgıcı; 2. araştıran. keşif, istikşaf ile uğraşan.
çalgınçılık, taharriyatçi durumu yahut mesleği
çalgında-, l,dolaşmak, araştırmak, keşif maksadıyla yaya yahut vasıta ile gezmek; 2. daha iyi otu seçmek (hayvan hakkında); at çaigındap ottoyt : at otu seçerek otluyor.