daar (yalnız üçüncü şahsın bitişik zamiri ile): kısım parça: bazarğa alıp barğan maldun bir daarı satıldı, bir daarı satılbay kaldı: pazara götürülen hayvanların bir kısmı satıldı, öteki kısmı ise, satılmadan kaldı; kay bir daarı: onlardan bazıları; onlardan bazılar; onlardan kimisi.
daara: calğız daara: tek başına,yalnız olarak; kendisi; müfret halinde; kendi başına (müstakillen).
daarat, a. aptes: taharet; but daaratı: ayak yıkama; kol daaratı: elleri yıkama; daarat al- : aptes almak; bey daara= daaratsız: daarat sındır- : aptes bozmak; daaratka olturdu: aptes bozmaya oturdu.
daaratsız, 1. aptessiz; 2. mec. : müslüman olmayan.
daarattan-, aptes almakç
daarda-, pataklamak (toplu halde bir tek kişiyi).
daarı-, değmek; hafifiçe dokunmak; değmeden geçmek; ok daarıdı: kurşun hafifçe dokundu; çımın daarıp ketiptir: sinek (uçarken) hafifçe dokundu; munu cin daarıp ketken: bunu cin çarpmış; kıdır daarığın: hızır ilişmiş: talihli; muvaffak olan; emine mınçalık daarıdnğ?: neden böyle coştun?