daarip, a. 1. tasvir; tarif (tavsif); 2. lakırdılar; dedikodular.
daba, a. deva: ilaç tedavi; ağa daba cok: «ona ilaç yoktur», onun başından çıkamazsın; onunla uyuşamazsın.
dabaa= daba.
dabala-, tedavi etmek; emlemek.
daban, dağ geçidi.
dabdıranğda-, korku-korka, mütereddid basmak (bütün dört ayağ ile aksayan hayvan hakkında): turup kaldı koy kürönğ dapdıranğdap, dalaktap: folk. topal ayaklar ile biçimsizce basarak, koyu al at durdu kaldı.
dabernes= davernes.
dabır: dabır-dubur: ayak sesi; ileri-geri uğraşma; şamata.
dabıra-, ayak patırtısı çıkarmak.
dabırat-, et. dabıra-dan.
dabırkay, (karş. cayır) hafifçe koyulaşmış olan çam katranı: çam sakızı.
dabırla-= dabırat-.
dabırlat-= dabırat-.
dabırt, ayak patırtısı; attınğ dabırtı uğulat: atların ayak patırtısı duyuluyor; dabırt - dübürt: ayak patırtısı.
dabırtta- ayak patırtısı çıkarmak.
dabış, ses; bir dabıştan: bir ağızdan: dabışka koy- : reye koymak; yazı ile rey toplamak; attınğ dabışı: atın ayak sesi; kişininğ dabışı : insan sesi.