demci-,arkadan itmek (kalabalıkta arkadakilerinin öndekilerini sıkıştırması gibi); ileriye yürümek; kerkim çapkan sayın demcip tiydi: baltacığım her vuruşta daha yukarı değiyor (bir diğneği dik tutarak yontarken).
demde- haşlamak, kaynamış suya atmak ve öyle bırakmak; çay demde-: çay demlemek; kürüç demde-: pirinç demlemek: kaynar suda bırakmak; pilav pişirmek; oor balkanğdı, işçi, demdep ker: işçi, ağır çekicini yüksek kaldır!
demdet-, et. demde-den; çay demdet-: çay demletmek; paloo demdet-: pilav pişirtmek.
demdüü-, pervasız; cesur; kur demdüü: boşuna, faydasız yere gayret sarf eden, didinen (işi yerine getirmek için henüz uygun şartlar meydanda yokken).
deme ı= neme: bir deme: bir şey; azıraak bir demeni estegendey boldu: bir parça bir şeyi hatırlar gibi oldu.
deme- ıı, (hububati mayileri) ilave etmek katmak; küç deme-: kuvvet toplamak; üstünö suu deme-: üzerine su ilave etmek; seni demep kelgemin: senin yardımına güvenerek gelmişim; demep – demep: bir daha; tekrar – tekrar.
demek, hulasa; sözün kısası; demek; demek, al kelbeyt: demek o gelmiyecek.
demeyde mutat, gündelik şartlar içinde;demeyde kıyın söylösünğ, direktordunğ aldında söylösönğ bolboybu? şimdi mükemmel söylüyorsun, bunu müdürün önünde söylesen olmaz mı?