ducna, r. kon. düzine; cartı ducna piyba: yarım düzine bira.
ducurke= tucurke.
duçar= duuçar.
duduk; dilsiz; dülöy-duduk bk. dülöy.
duğa= duba.
duğduy- (iriyarı adam hakkında) somurtmak, surat asmak; duğduyup unçukpay olturdu: o (iriyarı adam) suratını asarak konuşmadan oturdu.
duh, r. ruh; duh kötör-: maneviyatını yükseltmek, neşelendirmek.
duhoboy, r. duhovoy orkestr: üflemek suretiyle çalınan aletlerden teşekkül eden orkestra.
duka, deke sözünün tekidir.
dukaba, f. kadife.
dulay, 1. keçeden yahut koyun derisinden yapılmış olan kış ayakkabısı; 2. alıcı kuşun ayaklarında kösteklerin yaptığı şiş.
duldak, daldak sözünün tekidir.
duluguy, geniş yüzlü (suratlı) ve muzlim çehreli ablak ve suratsız.
duluy-, 1. (başlıca, geniş suratlı kimse hakkında) somurtmak; surat asmak; unçuk pay ğana duyulup oltura berüçü: o, adeti olduğu üzere, somurtarak oturuyor ve susuyordu; 2. direnmek, inat etmek.
dum: em-dum: her nevi tedavi usulleri ve muhtelif emler, ilaçlar.
duma, r. tar. meclis; memelekettik duma: devlet duması (eski Rus parlementosu).
dumana= dubana; dumananın asasınday silkilde: divanenin asası gibi silkinmek; keçi kuyruğu gibi titremek.
dumba, r. 1. tabure: arkası ve dayangaçları bulunmayan yüksek iskemle; 2. araziyi ayıran sınarlara dikilen alâmet.