düm II, korkunç; azametli görünüş (manzara); azamet; dümünön ele adam korkut: yalnız görünüşü bile insanı korkutuyor.
dümbö, f. harbi ucu.
dümbölö-, silahı doldurmak.
dümbül, f. olmamış (meyvalar ve taneler hakkında).
dümbürçök, kon. makpuz; makpuzun koçanı.
dümök, göz dağı; tehdit; felâket; dagdagalı durum; ağa bir dümök körsötöyün (yahut salayın): ben onu bir parça korkutayım: ben ona göstereyim! ; Talastağı çonğ dümök kan Manaska kaçılba folk.: beni Talas’taki korkunç Manas’ın yanına sürme, koğma! ; dümögön tarttım: onun yüzünden çektim (zahmete katlandım).
dümöktüü, 1. müthiş; korkunç; 2. sakin olmıyan; dümöktüü üy: rahatsız ev (içinde kavga çok olan ev);dümöktüü kabar: endişeli haberler.
dümp, ses teklidi: onomatopée: düp dey tüştü: pat diye düştü.