ece I, 1. büyük kız kardeş: abla; ece kiygendi sinğdi kiyet ats.: ablanın giydiğini küçük kız kardeş de giyer; 2. es. yaşça genç olan karıya nisbeten yaşça büyük olan karı (zevce).
ecel= ezel; ecelden beri: ezelden beri, eskiden beri.
ecele-, hecelemek: heceleyerek zorla okumak.
ecelet-, heceleyerek zorla okutmak.
ecelettir-, et. ecelet-ten.
ecelki= ezelki.
ecigey, bir çeşit peynir; eçigeydey: eçigey gibi: pek sarı; sap-sarı.
eç, f. hiç; eç kim: hiç kimse;hiçbir şey; eç ubak yahut eç kaçan: hiçbir zaman; eç kayda: hiçbir yerde; eç kanday: hiçbir türlü; eçteke yahut eşteke, eçteme yahut eşteme, eçtenğke yahut eştenğke, eçtemke yahut eştemke, eçdeme: hiçbir şey; eç eçteke: büsbütün hiçbir şey; eçteke emes: hiçbir şey değil; fevkalade bir şey yok; zarar yok; eçtenğke menen işing cok: hiçbir şeyle ilişiğin yok, hiçbir şeyi merak etmiyorsun.