kağılış I, çarpışma; çatışma, tutuşma; kağılışta kan ölöt: ats. çarpışırken kan bile ölüyor.
kağılış- II, biri birine çarpmak; çarpışmak.
kağılıştır- , bir şeyi başka bir şeye çarpmak; çarptırmak.
kağılışuu, çarpışma; müsademe.
kağılt- , et. kağıl-’dan.
kağın I, zaturriye, akciğer iltihabı; kağın algır! (kadın sövmesi) :geberesi!
kağın- II, 1. sırtındaki yaraya burnu ile vurmak (sinekleri kovmak isteyen at hakkında) ; 2. silkinmek; etek cenğin kağınıp etek- yenini silkerek; 3. sürçmek 4. kabırğadan kağın: zaturriye ile hastalanmak; kabırğamdan kağındım: zaturriyeye tutuldum.
kağınçık, bir şeyi silkerken husule gelen kalıntılar; un elerken elekte kalan katılaşmış topaklar; un salğan kaptın kagınçığı: çuvalı silkerken içeriden çıkan un kalıntısı.