karaaldı, dayangaç, mesnet, umut; karaaldı kılganım calgız bala : benim umudum biricik çocuğumdur; canınğa karaaldı kılıp al; karaaldı bolguun eneke men bir cetim naçarga folk. ben biçare öksüze arka ol, anneciğim.
karaan, 1. uzaktan gözüken nesnenin müphem çizgileir, karaltı, karaanı körünböy ketti: nam- nişan bırakmadan kayboldu; erbeygen karaan körünöt: (uzakta) bir (küçük) şey kımıldıyor; karaanın körgözböy kaçıp cüröt: kaçıyor ve yanına yanaştırmıyor; birindegen gözükmeye başladı; 2. hacim, miktar; alarınğ karaanı eki cüzdön artık: onlar görünüşte iki yüzden fazla idiler.
karaanda-, bir şeyin müphem çizgilerini görmek; bir şeyi, onun hiç olmazsa, müphem çizgileri görünecek derecede yaklaşmak.
karaandat-,kendisine, müphem bir surette gözükecek mesafeye yaklaşmak.
karaanduu, gözüken; közgö karaanduu körünüt: göze çarpıyor.
karaansız, beldeksiz, alâmetsiz, izsiz; karaansız kal-: gözden kaybolmak; at karaansız kele atat-: (koşuda) at öyle öne geçmiştir, ki arkadakiler onu göremiyorlar bile.