karalaman, tar. hedeme; uşak takımı; (hanın) hizmetinde bulunan adamlar; avam, halk kütlesi.
karalaş-, yardım etmek; yardımlaşmak; öz baldarınğa karalaşasınğar: kendi evlâtlarınıza yardım edersiniz.
karalat-, et. karala –ııı-‘ten.
karalçın, esmer; siyaha çalan.
karaldaş, birbirine yardım edenler.
karaldı = karaldı.
karalduu: can karalduu: halk inancına göre, ruhu, hayatı kurtarmak için hizmet eden, fideyi necat olan; cakşı mal-can kurtarır.
karalık, 1. siyahlık; 2. namussuzluk; ayrıldı alalık buzat, aranı karalık buzat ats. köyü ihtilaf bozar, münasebetleri ise, namussuzluk bozar.
karaloo, zemmetme; itham etme; kınama.
karalooçu, itham eden.
karalsız, ihtimam göstermiyen; yardım etmiyen.
karaluu ı, matem giyimi taşıyan; karaluu katın (kocasının ölümünden sonra bir yıl müddetince) dul kadın; coo ayağan karuluu, katın karaluu ats. düşmana acıyanın kendisi yaralı, karısı matemli olur; aktuu-karaluu: aklı karalı (beyazla siyah)