kayçı, makas; kayçı kel-: tersine gitmek, zıddına basmak; bir taptıkı bir tapak kayçı kelet: bir sınıfın menfaatları başka sınıfın menfaatlarına taban-tabana zıddır; kayçı kuda bk. kuda; bağıbızga kayçı bk. bak. ıı.
kayçıla-, makasla kesmek.
kayçılaş-, 1. makas şeklinde çaprazlaşmak; 2. biri birine karşı varırken biri iriyle karşılaşmamak; 3. keskinleşmek, kâd bir şekil almak; tap küröşünün kayçılaşkan kezi: sınıf mücadelesinin hâd bir şekil aldığı çağ.
kayçılaştık, karşı hareket, karış koma.
kayçılaştır-, haç vari koymak (harf. makas şeklinde.).
kayçılaştıruu, işs. kayçılaştır-’dan.
kayçılaşuu, işs. kayçılaş-’tan.
kayçılat-, et. kayçıla’dan.
kayda, nerede?; kap kayda: uzakta; kap kayda bardım: çok uzaklarda idim.
kaydagı, herhangi bir yerde bulunan; kap-kaydağını aytat: allah bilsin ne söylüyor.
kaydala-, nerede diye sormak; coo kaydalap, dayar dolup kaldı ele folk.: “düşman nerede?” diye soruşturarak, hazırlık gördü.