kaza, a. alınyazısı, kader; kaza bol- yahut kaza tap- : vefat etmek: ölmek; namazın kazası dn. vaktında kılınmayıp, sonradan kılınması lâzım olan nmaz; balaa- kaza bk. balaa
kazal, a. 1. gazel; 2. es. dnî mahiyette olan manzume: poéme.
kazalan- , vefat etmek.
kazambak = = kazanbak.
kazan, büyük tencere, kazan; can kazan: yolculuk kazanı; kazan as- : yemek pişirmek; kaznğ cakın cürsö, kösü cuğat ats.emeğin varsa, kazan bulur; taş kazan: bir oyun adıdır; bir kazan: kaşıkçı kuşu. büyük saka kuşu: Pelicanus; azan kazan: karışıklık; azan kazan aytıp keldi: insanı şaşırtacak şeyler söyledi, anlattı; kara kazan: bir dereceye kadar futbolu andıran oyun; kazan aluu (harf. ;kazan alma ) bi düğün adetidir ki şundan ibarettir: güveyin babası gelinin anasına “kazan kulağına” diye bir hayvan hediye eder ve bununla düğün için hayvanlar kesmeye müsaade alır.