kıbınğdat- , et. kıbınğda–’ dan; közkıbınğdat: göz kırpmak.
kıbır, 1. ağır ve tembelce hareket, ağır ve tembelce hareket eden, yerinde sayan, gayet yavaş ve ağır davranan; oozu kıbır etti: ağzı hafifçe kımıldadı; kıbır etken can kalmadı: (kimse kalmadı); kıbır işteyt: gayet ağır daranıyor; 2. cıbır ve kıl I. sözlerinin tekidir; kıbır-cıbır cürgön adam: ileri geri yürüyen, kaynaşan adamlar; kıl-kıbır: her nevi kıl, çör-çöp.
kıbıra-, ağır hareket etmek; gayet yavaş ve ağır davranmak.
kıbıraş- , müş. kıbıra-’ dan.
kıbırat- ,ağır ve tenbelce hareket ettirmek.
kıbırda- , kıbırla- = = kıbıra.
kıcalat, a. 1. utangaçlık, hacalet; 2. ihtiyaç, zaruret; men bugün akçağa kıcalat bolup turam: bugün paraya muhtacım; kıcalat koomu es. yoğaltım (istihlâk) kooperatifi.
kıcalatçıl, utangaç, çekingen.
kıcılda- , 1.fışnamak (tahammür ederken); cürogüm kıcıldayt: midem kaynıyor: safra hissediyorum; 2. kaynaşmak, pek çok olmak; kıcıldağan kalınğ el: kaynaşan çok halk; kıcıldağan köçö: işlek sokak.