kılay-, bir parça dışarıya çıkık durmak, sarkmak; bir parça gözükmek; ay kılayıp çığıp kele atat: ay henüz doğmaya başladı; tanğ kılaydı: şafak söktü; tanğ kılayıp atkanda: şafak sökerken; asmanda kılayğan bulut cok: en ufak bulut bile yok.
kılayt-, et. kılay-‘dan; kılganday nayza kılaytıp: folk. mızrakları diken gibi öne çıkararak.