kılanğ = = kırıtarak yürümek (mes. şık giyinmiş kız hak.) ; kendini giyinmiş – kuşanmış ve süslenmiş bir kıyafette göstermek, göze çarpmak.
kılanğgız: kök kılanğgız süt: kaymağı alınmış mavimtrak süt.
kılap, a. kın, gilâf; kılapta tol = = könğülgö tol (bk. könğül).
kılapat, a. muhalefet; kılapat ayt-; muhalefet etmek; yaşlı veya muhterem kimselere karşı sözle saygısızlık göstermek; artınğdan kılapat aytpayın: sana muhalefet etmiyeceğim; sen ne söylersen, ben de senin hakkında onu söylerim.
kılapatta-, muhalefet etmek.
kılay-, bir parça dışarıya çıkık durmak, sarkmak; bir parça gözükmek; ay kılayıp çığıp kele atat: ay henüz doğmaya başladı; tanğ kılaydı: şafak söktü; tanğ kılayıp atkanda: şafak sökerken; asmanda kılayğan bulut cok: en ufak bulut bile yok.
kılayt-, et. kılay-‘dan; kılganday nayza kılaytıp: folk. mızrakları diken gibi öne çıkararak.