kır- ιι, 1. kazımak; kazandı kır-: kazanı kazımak; tamak kır-: bk. tamak 2; 2. yok etmek, kökünü kurutmak; karışkır koydu kırdı: kurt koyunu boğdu.
kıraakı = = kırakı.
kıraakılık- = = kırakılık.
kıraan = = kıran.
kıraat, a. makamla okumak (kur’anı okudukları gibi); mevzun ve ahenkli okuma; kıraatı menen oku!: makamla oku!
kırakı, uyanık, uzağı gören, dûrbün, basiretli, anlayışlı, tecrübeli, dünya görmüş; akılman, kırakı, bilimdüü kişi: akıllı basiretli, âlim adam.
kırakılık, uyanıklık, dûrbünlük, basiret, dirayet; tap kırakılığı: sınfî uyanıklık; revolyutsiyalık kırakılık: inkılâp uya-nıklığı.
kıran, 1. çevik, göregen, iyi kapan; kıran bürküt: iyi kapan karakuş; kıran tayğan: çevik av köpeği; borbaş kançalık kıran bolso da, boz torğoyço-luk alı çok ats. saksağan ne kadar iyi kapan olursa-olsun, onun kuvveti tarla kuşunu yakalamaya bile yetmez; kıştın kıran çildesi: kış soğuğun en şiddetli çağı: zemheri; 2. mec. en iyi doğan; falco candicans; yanılmadan vuran çevik kuş; 3. bahadırın sık-sık tesadüf edilen sıfatı.
kırandık, çeviklik, iyi kapma (yakalama) istidadı (yırtıcı hayvan ve alıcı kuş hakkında).
Dostları ilə paylaş: |