kirpiç, kerpiç.
kirpik, kirpik; kirpik kakpay: göz kapamadan; dikkatle takip ederek; açuusu kirpiğine çığa tüşkön: «hiddeti kirpğine çıkmış»: hiddetinden patlayacaktı; kirpiğim kaşım de-beyt bk. kaş I.
kirtilde-, kıtırdamak.
kirüü, içeriye doğru hareket, girme, girişme; kirüü akısı: duhuliye, intisap parası.
kise, 1. es. bir meşin kesedir, ki kuşağa bağlanır, çakmak kav ve s. taşımak için kullanılırdı; 2. kayış kemer ve ona takılan türlü keseler: (bıçak kını, kav kesesi ve s.
kiş I, samur; kiş telpek: samur kalpak.
kişen, köstek, bukağı, atın ön ayaklarına vurulan demir köstek, pâbend.
kişende-, kösteklemek, bukağı vurmak, zincirlemek.
kişendent-, et. kişende-'den.
kişendüü, pıranga vurulmuş, bukağı vurulmuş.
kişene-, kişnemek.
kişenet-, et. kişene-'den.
kişi, 1. insan, kişi; urğaaçı kişi: kadın; erkek kişi: erkek; kişi bol-: adam olmak, düzelmek, kendine çeki-düzen vermek; kişi-kiyik, bk. kiyik; 2. başka, yabancı, kişige aytpa: kimseye söyleme, ellere söyleme; kişinikti: başkasının, elin, yabancıya ait.
kişilik, 1. insanlık, insana taallûk eden yahut insana has olan; beş kişilik aş: beş kişiye yetecek kadar yemek; 2. nezaket, terbiyelilik; 3. hayırhahlık, insaniyet, 4. eyerin oturacak yeri .
kişiliktüü, 1. nazik, terbiyeli, 2. hayırhah, insaniyetli.
Dostları ilə paylaş: |