nikelen-, nikâhlanmak.
nikelüü-, es. nikâhlı (nikâhı dini merasim icra eylemek suretiyle kıyılmış) .
nipta = ıpta I.
nitroglitserin, nitrogliserin.
niyet- = neet.
noko = oko I.
nokot, a. nokta; sözdü nokotuna keltirip aytat: sözü rabıtalı ve dürüst söylüyor.
nokto, 1. yular; 2. (rad.) çizme süsü.
noktolo-, yular geçirmek.
noktoluu, 1. yularlı; 2. (rad.) süslü (çizme hakkında) ; noktoluu ötük (rad. , V) : nakışlı çizme.
nomur, r. numara; kiriş nomura: (vesikanın) varide numarası.
nomurda- numaralamak.
nomurdoo, numaralama, numerotaj.
nomurduu, numaralı.
noo, f. oluk.
nooça, f. uzun boylu.
nookas = ookas.
noolan, (rad. , V ) bir kumaşın adıdır.
nooruz, f. yeni senenin ilk günü (mart ayında) , nevruz; nooruz köcö: yeni yıl köcö’sü. (bk.) .
nootu, f. çuha.
norma, r. pay, norma, kaide, nisbet.
noşotur, a. nışadır (*) .
not, r. müz. nota.
noyabr, r. kasım ayı.
noyon = oyon.
noyu-, zaaf göstermek, yenilmek.
nökör, (yalnız destanlarda) 1. uşak; 2. içoğlan.
nöl, r. sıfır.
nölök = naloğ.
nöömöt, a. nöbet, sıra; nöömöt menen: sıra ile.
nöşör = öşör.
nöşörlö-, = öşörlö-.
nuk, ırmağın yatağı, mecra.
nukum = ukum II.
nukura, mutlak, saltık; nukura çın: tamamiyle hakikat; nukura çonğduk mat. : mutlak kemiyet.
nukus, a. = kusur.
nur, a. ışık, şua; betinin nuru kaçtı: benzi değişti, benzi uçtu, benzi soldu.
nurdan-, nurdal-, nur saçmak, nurlanmak.
nurdant-, et. nurdan-‘dan.
nurduu, al yanaklı, nurlu, nurduu ciğit: güzel delikanlı.
nurk, uruk, kabile, soy:
nurlan- = nurdan-.
nurluu = nurduu.
nuru, tezek (toprak için gübre) .
nuska I, a. 1. örnek, nümune; 2. nüsha; 3. tab. basış miktarı, tiraj.
nuska- II, göstermek, talimat vermek, işaret vermek, elle göstermek, kol menen nuska: elle göstermek.
nuskaluu, örnekli, nümune olacak kadar mükemmel; nuskaluu söz: öğüt sözü, kabîle âdetlerini anlatma suretiyle süslenmiş olan söz.
nuskaluuluk, misallik, örneklik.
nuskoo, yol gösterme; es. talimat, direktif.
nuskooçu es. talimat veren, enstrüktör.
nükör = naker.
nül = nöl.
O
obaça = oboço.
obdul-, 1. gövdeyi öne doğru atarak kalkmak; 2. hiddetle üzerine atılmak.
obkom, r. (bu, rusça “oblastnoy komitet” sözünün kısaltılmış şeklidir ki bu da eyalet (vilâyet) komitesi demektir; m. ) .
obligatsiya, r. tahvilât.
oblus = obulus.
oblustuk = obulustuk.
obo = aba II.
oboço, 1. tümsek, tepe, höyük; 2. bir parça ilride, bir parça uzakta, başkalarından ayrı olarak; üydön oboço oturalı: keçe evden bir parça uzakta oturalım; oboçorok barıp: bir parça uzağa çekilerek.
obodoy, hırs, doymamazlık; obodoyunğ kuruğan it! vay seni, doymaz köpek.
obol = obolu.
obolku, evvelki; oboldukay: eskisi gibi, evvelden olduğu gibi, başta olduğu gibi.
obolu, a. evvelce, daha önce, evvelâ; obolu özünğ iç, kiyin men içeyin: evvel kendin iç, sonra ben içeyim; enğ obolu: her şeyden önce.
obon, melodi, nağme; obon sal-: ırlamak, şarkı söylemek.
Dostları ilə paylaş: |