öltürüüçü, öldürücü, kaatil.
ölük, ölü, naş; ölüğünğdü, (yahut ölük tiriginğdi) köröyün!: geberdiğini göreyim!.
ölüksüz, söv. geberesi.
ölüm, ölüm.
ölümsök, ölü gibi, dermansız, gevşek, gayertsiz; ölümsök söz: gevsek, ateşsiz söylev.
ölümsürö-, yarı ölü durumunda, zayıf, bitap olmak.
ölümtük, . ölü, meyyit; 2. leş, cife.
ölünğkü, cansız, zayıf; ölünğkü tooş: zayıf ses.
ölüsöök, çalışkan, işe haris.
ölüü, 1. ölü; ölüü buyum: cansız demirbaş; 2. sulanan yara, lâhmı zait.
ömöl-, çok olmak, kütle halinde yürümek; kalınğ kol artınan ömölüp cürüp kaldı: peşinden hesapsız asker yürüyüp gitti.
ömür, a. hayat, ömür; ömürü uzun barbağan: uzun yaşamadı; en ömürdö bolboğon: hiç görülmemiş, ömürde olmamış; ömür bayanı: hal tercemesi, biografya.
Dostları ilə paylaş: |