selde- II, eksilmek, dinmek (yağmur hakkında); sükünet bulmak, rahat etmek; kün seldedi: yağmur bir parça dindi; akıl oylop seldedim: bir parça düşündüm ve sükûn buldum.
selde- III: seldep ak-: köpürerek ve dalgalanarak akmak, köpürerek ve bol bir şekilde akmak; seldep akkan köz caşı: sel gibi akan gözyaşı.
seldelüü, sarıklı, sarık taşıyan.
selden-, sel halinde akıtmak.
seldet-, et. selde- III’ den.
seldey-, 1. baygın bir halde bulunmak, şuurunu kaybetmek, dona kalmak; 2. hayrete düşmek; şaşalamak; 3. hiç bir şeye ehemmiyet vermez bir halde bulunmak.
seldeyt-, et. seldey-‘ den.
selek: can selek = can serek (bk. serek).
selenğ: elenğ – selenğ: korkarak.
seleniya,( r. <seleniye>) meskûn mahal.
seley- = seldey-.
seleyt-, et. seley-‘ den.
seliskey, r. kon. 1. (rusça <selskiystarosta> sözünden kısaltma) köy muhtarı; 2. köy sovyeti reisi.