semiz, yağlı, tavlı cel semiz: kofsemiz (insan ve hayvan hakkında).
semizde-, yağ bağlamanın ağırlığını hissetmek; semizdep cürböy kaldı: semizlikten yürüyemez oldu.
semizdik, semizlik, şişmanlık.
sen I, 1. sen; senin (genitif): senin; seni: seni; sağa (yahut saa yahut sağan) sana: seni menen: senin ile; seni: vay seni; sensinğbi? bu sen misin? 2. bazan siz manasiyle de kullanıldığı vardır; ağalarım, seni izdelp, atamdı taştap çıkkamın folk: ağalar, sizi (hraf. seni) arayıp, babamı bırakıp gitmişim.
sen- II, donmak, kemik haline gelmek; ölüp, katıp senip kalıptır: ölüp katılaşmış, donmuştur.
sençile-: sençilep: senince, senin gibi; mında sençilep beker cürgön kişi cok: burada senin gibi işsiz dolaşan kimse yoktur; katın- balaluu kişi sençilep cüröbü?: aile sahibi olan kimse senin gibi hareket eder mi?