sez II = ses.
sez- III, sezmek, duymak, farkına varmak, önceden hissetmek.
sezden-, hiddetlenmek.
sezdir, hissettirmek, sezdirmek.
sezdirüü, işs. sezdir-‘ den.
sezgen-, iltihap yapmak; aldınan sezgenen kişi: belsoğukluğu veya diğer bir zührevî hastalıkla musap olan adam; kabırğadan sezgen-: zaturriye ile hastalanmak.
sezgenme: sezgenme oorular: 1) zührevî hastalıklar; 2) iltihaplar doğuran hastalıklar.
sezgenüü, iltihap; aldınan sezgenüü: belsoğukluğu, zührevî hastalık: kabırğadan sezgenüü: zaturriye:
sergi. sezi.
sezgiç, kavrayışlı, sezişli, anlayışlı, tetikte bulunan, basiretli, hassas.
sezgiçtik, kablevuku his, kavrayış, feraset, hassasiyet.
sezikten-, hissedilmek, sezilmek.
seziktüü, şüphesi olan, her şeyden şüphelenen.
sezim, his, kavrayış, anlayışlılık; sokur sezim: sevki tabiî, insiyak.
sezimdüü, hassas, kavrayışlı, anlayışlı, şuurlu.
Dostları ilə paylaş: |